Mekiye Kaya, beş yıl evvel kopmuş ailesinden. HDP binasına girdiğinde henüz 14 yaşındaymış. Oradan Suriye topraklarına geçirmişler onu. Kendisi gibi ailesinden kopartılmış çocuklarla beraber insanlık dışı koşullar altında, birer terör makinasına dönüştürülme sürecine girmiş. Derken bir gün Diyarbakır’da çocuklarını isteyen annelerin eylemiyle ilgili habere takılmış gözleri. TRT Kürdi’yi seyrederken, orada yeşil yazmasıyla oturmuş, iki göz iki çeşme ağlayarak kendi resmini tutan annesini görmüş... O anda annesini ne kadar özlediğini bir kere daha farketmiş. Kalbine saplanan özlem ateşi gözlerini açmış... Ne olursa olsun anneme gideceğim demiş...
Hüsniye Kaya güçlü bir kadın. Tıpkı terör örgütünden çocuklarını isteyen diğer analar gibi güçlü ve kararlı. Onlar kar, kış, yağmur, çamur demeden HDP binasının önünde çocuklarını almak üzere beklediler. Dünyaada bir benzeri daha olmayan bir hak arama yönetemiydi bu. Artlarında herhangi bir dernek, grup veya siyasi parti olmadan, anneler tek başlarına, bir başlarına çıkmışlardı ortaya... Çok naif, çok güçsüz, çok kimsesiz gibi duran bu itiraz eylemi, kısa sürede, bir kartopu gibi kürelenerek tüm ülkeyi tutan bir çığlığa dönüştü. Çocuklarını almak için oturma eylemi yapan anneler, sanki bir barış türbesine evrildi, kısa sürede ülkenin her yanından dalgalar halinde insanlar gelip onlara çiçekler verdiler, yanlarında oturdular, bir yürek eylemiyle tanıştık... İncecik elleriyle suyun, kaya parçalarını delip geçmesi gibi, annelerin feryadı da derken, karanlıkları titretti. Annelerin gönülleri nöbet tutmaya karar verince, karşılarındaki en sert ve totaliter terör örgütü de olsa, demek sonuç alınabiliyormuş... Anaların gözyaşında, zalimi sarsan, zulmü deviren bir güç var demek ki. Ana-evlat arasındaki temel ilişki, temel bağlılık, dünyadaki tüm siyasetlerin üstündedir.
Hüsniye hanım evladı Mekiye’ye hasretle sarılırken, ‘’sanki cennette gibiyim’’ diyor.
***
Trt Kürdi Program ve Haber Müdürü Gülabi Eryaman, kanalı ve programlarını izleyen profiller hakkında bilgi verirken, ‘’sadece Türkiye’de izlenmiyor’’ diyor. Türkiye’nin yanısıra, İran, Irak, Azerbeycan, Ermenistan’dan da seyrediliyormuş TRT Kürdi. Çok geniş bir izlenim haritası olan kanaldaki programlar da ilgi çekici; haber programların yanısıra, sanat, edebiyat, tarih, müzik, dini bilgiler de ihtiva eden kuşak programlarıyla, Fırat- Dicle boylarından Hazar çevresine kadar çok geniş bir coğrafyada izleniyormuş...
Trt 6 (Şeş) açılırken, pek çok tartışma yapılmıştı, ama bugün görmekteyiz ki bu kanalın açılışını felaket senaryolarıyla önlemeye çalışanlar yanıldılar. Üstelik sadece Türkiye içinde izlenen takip edilen bir kanal da değil. TRT’nin dünyaya açılan güzel sözü...
***
Sufizm, Türk edebiyatına olduğu kadar Kürt edebiyatına da hayat vermiş, ölümsüz bir çeşmedir... Okuyucularımıza, 1560-1640 yılları arasında yaşamış Feqiye Teyran’dan bahsetmek isterim. Van’ın Bahçesaray (Müküs) ilçesinde doğmuş, yaşamış ve kabri de halen Müküs’te olan, asilzade bir ediptir. Asıl adı Muhammed’tir. Feqiye Teyran ismini, onun bilgece deyişlerini çok seven halk vermiştir. Kuşların dilini bildiği rivayet edilen şair, Zümrüd-ü Anka’nın peşindedir. Anka’nın peşinde giderken, okuyucularına ibretli şiirler anlatır. O bir hakikat yolcusudur. Bendeniz bu şiirleri edebiyat zevki ile okurken aynı zamanda faziletli olmaya dair pek çok ibretler de öğrendim. Hiç birisi sergüzeşt hislerle yazılmamıştır, hepsinde insanı doğru yola çağıran pırıltılar mevcuttur. Onu Yunus Emre’ye benzeten çoktur ama dilindeki sadelik ve samimiyet ile ben daha çok Fuzuli’ye benzetirim. Kuşkusuz her şairin kendi evreni var. Ama içtiğimiz su aynı...
Dil, gönül demek. Selamet, birbirimizin gönlünü reddetmekte değil görmekte...
Feqiye Teyran Şiirleri, Kültür ve Turizm Bakanlığımızca 2014’te, iki ciltlik bir divan olarak basıldı.