Transferde yaprak kımıldamıyor. Rüzgar yok değil, para yok... Daha doğrusu bir şekilde para bulsan da, bunun Fair-Play’i yok... Mesela PSG; Neymar’ın transferi için kıyamet gibi parayı buldu da, kaynağını açıklayamadı. Sponsorluk anlaşması dedi, UEFA’ya inandırıcı gelmedi. Koca kulübü Hukuk Kurulu’na sevketti.
Mesele, sadece para meselesi değil... İşin hakkıyla, hukukuyla, “Dürüst Oyun” kurgusuyla yapılıp yapılmadığı esas önemli konu... “Ben parayı buldum, kaynağını sorma” dönemi bitti.
“Filanca para babası cebinden verdi, falanca durduk yerde bağış yaptı” gerekçeleri, Finansal Fair-Play kuralları içinde itibar görmüyor. Sattığın kadar alacaksın... Gelirin giderini karşılayacak... Yani “Mali disiplin” şart!
Artık kafana göre kulüp yönetemeyeceksin. UEFA ve FIFA; ellerinde birer kızılcık sopası, zorla envanter tutturmaya çalışıyor.
***
Bu sıkı yönetimin zararını en fazla Türk kulüpleri çekiyor... Çünkü geçmişten gelen hababam yönetim tarzı, zararları kontrol edilemez/ödenemez/ önlenemez hale getirdi. Mirasyedi gibi, paraların çarçur edilerek transfer yapılma hovardalığı; artık insafla/mantıkla/gerçeklerle yüzleşme noktasına getirildi. Senin federasyonun, kanunların, yönetmeliklerin bu havai harcamalara izin verse de; UEFA “Deniz bitti” diyor. Sıkıysa harca, canına okuyayım diye tehdit savuruyor.
Kibarca “Finansal Fair-Play” denilen, ama aslında kızılcık sopası anlamını taşıyan mali denetim mekanizması; hepimizi mecburen adam edecek.
***
Kulüp mali yönetimleri açısından ne tür ağır hatalar yapsalar da; tarih boyunca sırtları sıvazlananlar, o başıboşluğu artık bulamıyor. Böyle olunca da, transfer piyasasında mecburen yaprak oynamıyor. Hovarda dört büyüklerin bile eli-kolu bağlı...
Herkes transferde ince eleyip sık dokumak zorunda... Doğru adamı, doğru yere, doğru fiyata almanın hesaplarını/stratejisini yapıyorlar.
Adam gibi düşünmek zaman alır. Hem taraftarın beklentilerini, hem UEFA kriterlerini, hem gerçekleri barındıran akıllı transfer üçgeni; öyle kolayca gerçekleşemez. Biraz daha sabır gerekiyor.