Terör örgütü PKK’nın adı kurulduğundan beri defalarca değişti. Terörist başı yakalanınca Kadek oldu. Sonra Kongra-Gel, sonra KKK. En son KCK. Açılımı Kürdistan Halklar Topluluğu.
Güya dört parçayı birleştirip Kürdistan’ı kuracak, hakları kurtaracaktı. Kürtler başta olmak üzere tüm halkların PKK’dan kaçtığı gerçeği, eline verilen silahtan başka değeri olmayan bir terör örgütü için fazlaca büyük bir hakikatti elbette ve tam da o yüzden, üzeri renkli şallarla örtülmeliydi.
Sivil, siyasi yapılanmalara gittiler hemen. Oyu binde 2 olan marjinal soldan isimleri aralarına katıp çoğulcuymuş gibi yaptılar. HDP, BDP, DTP birer siyasi parti gibi, DTK onları aynı çatı altında toplayan bir meclis gibi var edildi. Saçaklarda ise adına barış, özgürlük, hak, hukuk, demokratik vesairenin sokuşturulduğu yapıcıklar.
Kandil’in talimatları buralarda öğütülüp dolaşıma sokuluyordu. Demirtaş Kandil’in özerklik buyurduğu zamanda, bir DTK toplantısında “bu yüzyılda burada bir bağımsız Kürdistan kurulacak” diyordu misal.
Şalın altında ise HPG, ÖSB, TAK, YDG-H gibi ölümcül paravanlar vardı. Sınır ötesindeki modelleme de aynıydı. Suriye’de PYD-YPG-YPJ falan, İran’da PJAK-YRK-KODAR filan.
PKK aynı PKK’ydı. Siviller lüks evlerde oturup beş yıldızlı otellerde yatarken teröristler mağaralarda hayvan gibi yaşıyordu. Açtılar. Pistiler. Sadece güvenlik güçleriyle, halkın reddiyesiyle değil bit, pire gibi kokuşmuş vücutlarında yaşayan haşeratla da baş etmek zorundaydılar. PKK’lı kadınlar ise hevallerin cinsel saldırısıyla bir de.
Ne zaman ki sahipleri, menfaat gereği Ortadoğu’da harita değiştirmeye kalktı; işte o vakit PKK’da transformasyon başladı.
Bir kere ABD, McGurk gibi adamlarını, askerlerini, ajanlarını, keskin nişancılarını göndereceği için PKK’ya, önce teröristlerdeki kötü kokuyu gidermeliydi.
İnlerden çıkıp yıkanıp paklansınlar diye imkanlar sağladı. Teröristleri soydu, poşu-şalvar yerine asker gibi görünsünler diye üniformalar giydirdi. Mekapları çıkardı, ayaklarına outdoor spor ayakkabılar Nort Face’ler çekti.
Bu iş Hollywoodsuz, podyumsuz olmazdı. Asıl imaj çalışması katiller Kürt gibi, özgürlük savaşçısı gibi görünsün diye yapıldı. PKK kılığı dergilere kapak oldu, podyumda yürütüldü. Gezi figürasyonundan “kırmızı fularlı kız” hendeğe sürüldü.
Afrin operasyonu arefesinde, son bir fotoğraf geçti YPG propaganda bürosu. Orası burası ve dudakları şişirilmiş bir kadın, PKK kılığı ve topuklularıyla, sipere yatıp nişan almış bir grup teröristin başında duruyor, saçları rüzgarda uçuşurken ufuklara –herhalde Türkiye sınırına- bakıyordu.
Lakin PKK transformasyonu bununla da kalmadı.
Daha iki yıl önce, Demirtaş saz çalar, Pervin Buldan halaya kalkarken PKK’lılar da Kürtlerin evinin önüne, kazma kürekle, en fazla HDP’li belediyelerin verdiği iş makineleriyle çukur kazıp içine el yapımı patlayıcı yerleştiriyordu.
Ne zaman ki hendek hesabı tutmadı, PYD-YPG formunda da işler değişti.
Elle kazılan çukurların yerini Amerikan mühendislerin yaptığı tüneller, sığınaklar aldı. 4 metre yükseklikte, 1 metre genişlikte üstü toprakla örtülü, mazgallarla donatılı, duvar kalınlığı 80 cm’den az olmayan tünel ağlarla ördü ABD PKK kantonlarını.
Tünellerin bir ucunu mutlaka yerleşim yerlerine çıkardılar ki terörist olarak girdikleri tünelden sivil olarak çıkabilsin PKK’lılar. Ya da TSK yerleşim yerinde bir noktayı patlattığında “Türkiye sivilleri bombalıyor” yaygarası koparabilsin barış deyip terör seven akademisyenler, TTB falan.
PYD-YPG’nin adı ABD Özel Kuvvetler Komutanı Raymond Thomas’ın emriyle SDG -Suriye Demokratik Güçleri oldu.
Sahibi yeni silahlar da verdi “trans sermayesi”ne.
Hibrit terörist diyebiliriz artık onlara. Zira keleşten başka silah görmemiş katiller güdümlü tanksavar füzeler, hava savunma sistemleri, Kilis’te sivil katleden roketlerle saldırıyor. ABD sayesinde.