Şike sürecinden beri her Trabzonspor-Fenerbahçe maçı olaylı geçmeye devam ediyor. Trabzon’daki son maç öncesi, maç esnası ve maç sonrasında yaşananlara bakacak olursak bu olaylar asla durmayacakmış gibi görünüyor.
Maç öncesi Hami Hoca’nın camiaya vermeye çalıştığı moral maç başladıktan sonra yerini şike mahkemesinin yeşil sahanın ortasında bir kez daha kurulmasına bıraktı. Buna bir de yarım kalmış davasını oracıkta görme peşindeki taraftarı kışkırtan kaleci Volkan figürü eklenince maç yarım kaldı. Ne de olsa uzunca bir zamandır orman kanunlarının işlediği bir arenaydı futbol ve haklılık sayısı fazla olana verilen bir paye idi. Avrupa Kupalarındaki başarısı dışında bu sezon her kulvarda başarısız bir takım, yönetim ve Başkan ile karşı karşıya Trabzonspor camiası. Basın toplantısında Başkan’ın ağızından öğreniyoruz ki yöneticiler birbirini dövdürmek için yol kesiyorlar. Kurum sırrı olarak kalması gereken bu denli ayıp bir mevzunun Başkanın ağzından ulusal medyaya servis edilmesi marka değerinin indiği seviyeyi göstermesi açısından oldukça manidar bir durum. Hacıosmanoğlu kulübü bu noktaya kendisinin taşımadığını, bu noktaya getirenlere 5 yıl tahammül edenlerin kendilerine de 1 yıl tahammül etmelerini istedi. Bu tahammül isteme ne kadar haklı ise o kadar da eksiktir. Zira bir önceki yönetim şike sürecine kadar Türkiye ligi şampiyonluğu dahil, tüm kupaları almış tarihin en başarılı yönetimlerinden biri olmuştur. Finansal tablo ise bunun tam tersi bir görüntü vermektedir.
Hacıosmanoğlu’nu umut zannedip oyları ile iş başına getirenlerin kahır ekseriyeti gelinen noktadan oldukça şikayetçi. Hacıosmanoğlu döneminde kaybedilenler hanesinde marka değeri, şampiyonluk iddiası, moral üstünlük, yapılmayan transferler, ligin bitmesine haftalar kala her cephede havlu atmış bir kadro ve uzak ara ligin en kötü futbolu varken şimdi bütün camia verdiği hiçbir sözü tut(a)mayan Başkan’ın kendi tabiri ile geldiği ve ait olduğu yere yani tribüne döneceği günü bekliyor.
Biz yine ormana dönecek olursak. Adaletin sağlanmadığı yerde herkes kendi adaletini sağlamanın peşine düşer. “Gücü yeten yetene” adı verilen orman kanunu işler ve bu acımasız kural en çok da zayıfları ezer. Haklı olmak para etmez bu düzende. Ondandır ki ormanda karnı tıka basa doymuş bile olsa bir Kaplan, bir ayağı sakat ve 3 yavrusuna bakmakla yükümlü Ceylan’ı sadece kendisi güçlü rakibi zayıf olduğu için avlar ve yer. Kimin haklı kimin haksız olduğunun bir önemi yoktur ormanda. Orman’ın kralı, yani kanun koyucusu Aslan Efendi sadece masallarda yaşadığı için doğada adalet dağıtan bir makam olmaz. Ormanda kısa çöpün uzun çöpten hakkını alacağı bir din anlayışı da namevcuttur.
Şike sürecinde Trabzonspor haklı olsa da camiası güçsüz olmanın, az olmanın, azınlıkta olmanın bedelini ödedi, ödüyor ve ödeyecek.
Orman kanunu değişene kadar...