Trabzonspor tarihine kazınacak bir kongre süreci yaşadık. Akhisar’da kesilen başkanın yolu, onu seçim kararı almaya itince zembereği boşalmış saat gibi geldi gerisi. Olgun ama bir o kadar da amatörlükler içeren bir kongre yaşadık aynı zamanda. Bunlar başka bir yazının konusudur.
Bizim Bolvadinliler Sosyoloji’yi sevmez ama ben yine de Trabzonspor seçimlerinin sosyolojik analizini yaparak “aslında kongrede ne oldu?” sorusuna maddeler halinde yanıt vereyim.
1- Trabzon’da çeper merkeze karşı galip geldi
2- Trabzon’da muhalefet iş birliği yaparak iktidarı yenmiş oldu
3- Yeni nesil, eski nesile ilk kez galip geldi
4- Genç ve bağımsız seçmen “Derin Trabzon ne derse o olur” sözünü tersine çevirdi
5- Diaspora, Trabzon’dan farklı düşündüğünü kanıtladı
6- Delege, Trabzonspor’u para veya proje ile almak mümkün değildir dedi
7- Delege gelecek şampiyonlukları değil 2010-2011 yılı şampiyonluğunu istiyorum dedi
8- Delege masaya vuran başkan istedi
9- Delege çalınan kupasının adresini gösterdi
- Trabzonspor’da sosyolojik gerçekler siyasete galebe çaldı ve sokağın dediği oldu
- Delege sadece yalnızca ve yalnızca “Şike”yi oyladı
Aday kısmına bakacak olursak. Yeni neslin oylarını alması beklenen Aksoy-Kulaçoğlu seçimden en büyük hayal kırıklığı ile ayrıldılar.Atasoy seçime dahi girmeyecek Sadri Şener’e saldırdığında seçimi kaybetmişti. Projesi ve geleceğe dair vizyonu olan tek aday olan Usta’nın “para ve güç” kokan söylemleri itici bulundu. Para ve projesiz de olsa “şikeye ve şikecilere” sesini yükselten İ.Hacıosmanoğlu’nun kazandığı bu zaferi “Pirus zaferi” olarak adlandırıyor ve kendilerine sonsuz başarılar diliyorum. Trabzonspor’un en büyük iradesi olan kongre üyelerinin teveccühleri ile iş başına gelmiş yönetimin kulübün değerlerine uygun bir yönetim anlayışı ile hareket edeceğine, şikeyle ve şikecilerle her platformda en az eskisi kadar sert mücadele edeceğine inanmak istiyoruz.
Bunları söylerken “Emek Hırsızlarına uyku uyutmayacağım” diye göreve gelen başkanın katıldığı ilk ulusal tv programında UEFA önündeki eylemden bahsederken 61 haftadır temiz futbol eylemi yapanların emeklerini küçümsercesine “Biz öyle 30-40 kişiyle değil, 300 bin 400 bin kişiyle yürürüz” ifadesini kullanması hiç yakışık almadı. Unutulmamalıdır ki o otuz kırk kişilik eylemlerin yaydığı sinerji ile şike davası unutturulmadı ve o rüzgar bu tabloyu yarattı.
Bu seçimden ne anlamalıyız diyenlere şunu söylemek istiyorum. Şikenin, sporun müesses nizamı ve özellikle de İstanbul medyası eliyle örtbas edilmeye çalışılan tezahürlerinin çok daha derin sosyolojik analiz gerektiren sonuçlara gebe olduğunun bilinmesi gerekir. Şike travmasının toplumda yarattığı arızanın boyutunu Trabzonspor kongresi ortaya koydu. Trabzonlu önüne konan ilk sandıkta ne yapabileceğini göstermiş oldu. Şikenin Trabzon’daki yansıması böyleyken bu travmanın Türkiye çapında da ilginç sonuçlar doğurabileceğinin sinyallerini alıyorum.
Görelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler...