Türk futbolunu yıllardır kemiren iki kronik hastalığın, yeniden türeyiş sürecine girdik... Geçen hafta Malatya’da 5 yiyen ama bu hafta F.Bahçe’yi 2-1 yenen Trabzonspor’u, aniden süper ilan etmek... Diğeri de, F.Bahçe’yi düzeltebileceği kanısını uyandıran Koeman’ı, bir anda yerin dibine sokma eğilimi... İkisini de yapmayalım.
Evet, Trabzonspor tarihi bir farkı yakalama şansını eline geçirdi. Süper de oynadı ama; henüz süper takım olamadı. Bu işler çocuk oyuncağı değil.
Bir maçta 5 yiyip de, ertesi hafta kazanınca; ne yazık ki süper olunmuyor. Başarıda süreklilik, denge ve “Her zaman aynı kalmak” terbiyesi gerekiyor. Bunlar ne yazık ki, Trabzon’da henüz yok. Hatta, haftaya ne yapacağı belli değil.
Bu tür dengesizliklere eskiler “İfrat ve tefrit içinde olmak” tabirini kullanırdı. Bordo-mavililer tam da o noktada...
***
Kaptan Onur sonrasında genç Uğurcan’ın kaleye sokulması, risk içeriyor gibi görünse de, geleceğe yatırım olarak ön plana çıktı. Yediği gole rağmen başarılı bulundu. Özgüveniyle umut verdi.
Novak-Sosa ikilisinin etkin ve üretime dayalı (Gollerle de süslenen) futbolu, elbette gözlerden kaçmadı. Ama Trabzonspor’un esas başarısı; karşı kaleye 26 şut atması... Rakip sahada 40 kez topla buluşması... Ve paslaşmada F.Bahçe’ye yüzde 50 fark yapması ile oluştu. Bunlar çok önemli göstergeler.
Rakibini 8 yıl sonra yenebilme başarısı göstermesinden bile, daha derin anlamlar taşıyan istatistik veriler; gene de Trabzonspor’u süper göstermeye yetmez. Kenti bir maçta havaya sokmayın.
Gerçek başarı, bir anlık parlamalarda ve patlamalarda değil; kalıcılıkta yatar. Övmekte işin dozunu ve boyutunu kaçırırsak, hayal kırıklıkları ile tekrar yüzleşmek zorunda kalırız. Tedbirli olun.
***
Aynı şekilde, F.Bahçe başındaki Erwin Koeman’ı “O da çürük çıktı” ani suçlamasıyla devre dışı bırakmayın. Hiç kimse iki maçla süper olamayacağı gibi, iki maçla beter de olamaz. İfrat ve tefritten kaçının!