Dünyanın hangi yerinde ve hangi iş kolunda olursa olsun, devletler ve şirketler, zaman zaman konjonktürden, genellikle de yanlış yönetilmekten dolayı krizler yaşamıştır, yaşayacaktır ve yaşıyordur.
Önemli olan krizlerde ayakta kalabilmektir. Krizlerde ayakta kalanlara baktığımızda öncelikle ne yaptık, nasıl süreçi devam ettirip ayakta kalabilirizin uğraşı içinde olup daha sonra hasar tespitine geçmişlerdir. Şu anda Trabzonspor'un yaşadığı budur.
400 milyon faizli borcu ve anlık kurdan hesap edilirse senelik 80 milyondan 5 yıllık ödeme taahhütü vardır.
1) Türkiye Kupası’ndan elenmiş.
2) Ligde bırak şampiyonluğu ilk üçe girme şansı kalmamıştır.
3) 2010-2011 kavgası bütün hararetiyle sürmeye devam ediyor.
Bence bütün bunların niye olduğunun konuşma sırası şimdi değil.
Hasar tespiti yapıp gemiyi yüzdürmek hepimizin görevi.
1) Başkanı camiadaki herkesi sevmek, camiadaki herkesin de başkanı sevmek gibi mecburiyeti yoktur. Ortak nokta Trabzon sevgisi olmalıdır.
2) Başkan olarak içeri ve dışarıya daha sakin ama hakkımızı asla bırakmayacağız mesajı vermeli.
3) Eğer ille de bir şey söylenecekse yetkililerin dışında dışarıdaki etkilileri kullanmak zorundadır.
Takıma gelince; bu sene önündeki Napoli maçı hariç geride kalınmış, beklenti karşılanamamıştır. Geri dönüş de yoktur. O zaman ileri bakıp; ileride mali olarak transfer yapamaz duruma gelme ihtimalimiz olacağı düşünülerek, eldeki değerli kadroyu gelecek yıllara hazırlayıp ekstra ihtiyaç hissedilirse transfer zorlamasına gidilecek takımı şimdiden kurma çalışması yapılmalıdır.
Gelecekte daha önemli maçlar vardır. Saha da alınacak iyi neticeler camıayı sevindirir ve daha hızlı birliktelik sağlanır. Gelecek kadro yapılanmasını Ersun Yanal'la mı yoksa camianın içinden yetişen hocalarla mı devam ettirmeli en önemli karardır. Başkandan isteğim; içeride kavgayı bırak, dışarıda ise ‘yanlış yapman önemli değil’ yanlışın bile onurlu olmalı ki biz seni asla yalnız bırakmayalım.