İlk yarı bittiğinde; Trabzonspor’un bir golü, bir direkten dönen topu, iki de önemli sayılabilecek pozisyonu vardı. Koca 45 dakikada olan-biten bu... Verimlilik açısından ele alındığında, (Devrenin son saniyelerinde atılmış müthiş kafa golüne rağmen), bu tablonun göz dolduran zengin bir menü içermediği kesin. Ama her şeye rağmen; bu Trabzon gene de eski Trabzon değil. Daha hırslı, daha kombine, hatta daha tempolu...
Ne var ki, ilk şutunu 30’uncu dakikada atan evsahibi karşısında; bu iyiye giden görüntüsünü besleyecek yaratılıcılıktan biraz uzakta... Etkili atak ve tehlikeli pozisyon üretiminde, fabrika ayarlarını gözden geçirmeli.
Evet devreyi 1-0 önde tamamladılar ama, Onur’un çizgi üstündeki kurtarışında; ilk geriye düşen onlar olabilirdi. Bana göre, Onur’un yerdeyken ikinci kez elle müdahalesi sırasında, top (Bir kaç santimle ölçülebilecek incelikte bile olsa) çizgiyi geçmişti. Benim gözüm, şahin gözü değil ki; şıp diye doğrusunu ispat edeyim. Ben gol gördüm, o görmedi... Kim haklı? Son sözü; bu konuda hassas teknik ölçüm yapabilen, televizyon mahareti ve marifeti söyler.
***
Trabzonspor’un bir diğer şansı, Kasımpaşa’nın eski bildiğimiz tehditkar futbolundan erozyona uğramış olmasıydı. İş yapacak adamlarını, gözünü kırpmadan bir bir sağa-sola gönderirsen, olacağı buydu. Gene de ikinci yarıda, geçmişteki baskı örneklerini sergilediği etki anları olmadı değil. Ama sonuç gelmiyor. Yalnız gücünü değil, kendine güvenini de kaybetmiş!
Trabzonspor ise tam aksine, güven tazelemesi içinde... Asla ligin ilk yarısındaki gibi şaşkın ördek durumuna düşmeyecek. Daha iyi olma mesajları veriyor ama, baz istasyonu yeterli çekim gücünde değil. Çeken bir yere çıktığında, ne demek istediği-ne yapmak istediği net bir şekilde ortaya çıkacak. Bekleyelim görelim.
Bu arada; Onur’un ceza sahası dışında ve maçın sonlarındaki hareketi, “Bariz gol şansıı”dan kırmızı kartlıktı. İyi sıyırdılar.