Bülent Yıldırım, en başta göstermesi gereken kartlardan imtina ettiği için; oyunun otoritesi, bunu sağlamak isteyen futbolculara kaldı. Elbette böyle bir şey olamaz. Olursa (Devre biterken yaşananlar gibi) ortaya kaos ve hır çıkar. Neyse ki futbolcular, hakemin zaafından yararlanmak uyanıklığını fazla uzun sürdürmedi.
F.Bahçe'nin erken gelen golü, Beşiktaş'ı sarstı ve gerdi ama; sonradan çok etkili olduğu anlar da oluştu... Beraberliği getirecek fırsatları daha ilk yarıda elde etmişti. Volkan, Sivok'un o müthiş kafa vuruşunu neredeyse can havliyle kurtardı. Ama gerilim içinde oynadıkları için; diğer pozisyonlardaki son vuruşlarda, isabet oranlarını düşürdüler.
F.Bahçe'nin (Sadece ilk yarıda) beğendiğim tarafı şuydu: Hem hızlı futbolu hem kontrollu futbolu, homojen bir şekilde birlikte kullandılar. Gerektiğinde tempo yapıp gerektiğinde dengede kaldılar.
***
Alper Potuk'un kişisel görsel şenlik halinde geçen sık ve şık dalışları, şutları, asistleri; maçın akılda kalan beceri anlarıydı. Ağlara takılan bazı toplar için "Jeneriklik Gol" deriz ya; Alper'in Emenike'ye attıırdğı gol için de "Jeneriklik Asist" demek gerek... O kadar etkili ve güzeldi.
Beşiktaş, maçın çok erken anlarında yediğigolden sonra- bir süre şaşkınlık ve kopukluk yaşadı. O kadar ki; Necip taç atışında boşa çıkan arkadaşını arıyordu ama, yedikleri golün şoku yüzünden, kıpırdayan ve yardımcı olan kimse yoktu. Kenardan Biliç uyardı da uyandılar. Sonradan açıldılar ve ciddi baskı kurdular ama, F.Bahçe dengede ve aportta bekleyen tavrından fire vermiyordu.
***
Sarı-lacivertlileri 2. yarıda skoru koruma ve kollama ağırlıklı tercihi, Beşiktaş'a oyunun hakim gücü olma fırsatları verdi. Ama golü bulan gene F.Bahçe'ydi. Emenike'nin sakatlandığı ve penaltı tartışmalarının olduğu önrceki pozisyonrda, Tolga mutlak bir golü önlemişti. Müdahalesinde penaltı yoktu.
Beşiktaş etkili oynadığı anlarda, cezalı Gökhan Töre ile oynasaydı, maçın skoru böyle olmayabilirdi.