Teröre karşı topyekün yeni bir mücadele başladı.
Bu mücadelenin şifrelerini Başbakanımız açıkladı.
Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.
Türkiye’yi terör üzerinden rehin almak isteyenler veya Yeni Türkiye’nin istikametini değiştirmek isteyenler fena halde yanıldıklarını göreceklerdir.
Terör enstrümanı üzerinden siyasal sonuç devşirmek isteyenler de bu siyasetlerinin kurbanı olacaklardır.
Yanlış hesap Ankara’dan dönecektir.
Recep Tayyip Erdoğan’ın başını çektiği güçlü Türkiye liderliği DEAŞ ve PKK kaynaklı terör üzerinden Türkiye’yi küçülterek yönetmek isteyen konsorsiyuma hak ettiği cevabı vermiş bulunuyor. Bu süreç, noktasal bir süreç değil, topyekün yeni bir süreçtir.
Ülkemize, demokrasimize, barışımıza, birliğimize, kardeşliğimize ve vatandaşlarımızın can ve mal emniyetine yönelik terör tehdidi ortadan kalkıncaya kadar bu mücadele etkin bir biçimde kararlılıkla sürecektir.
***
Başbakanımızın ortaya koyduğu çerçeve bu mücadelenin amacını da hedefini de gayet netlikle ortaya koymaktadır.
PKK ile mücadelede iki amaç söz konusu:
1. Demokrasi ve özgürlükleri korumak. 2. Kamu düzenini sağlamak.
Türkiye’nin varlığına tehdit oluşturan DEAŞ terör örgütüne ise ülkemizin kudretini ve gücünü göstermek.
Türkiye bu mücadelesinde haklıdır.
PKK ve DEAŞ’ın ülkemizin ve milletimizin bekasını tehdit eden, özellikle de kendi aralarındaki savaşı ülkemizin içine taşıyan terör siyasetlerine etkin ve caydırıcı bir mücadele konseptiyle karşı koymak olmazsa olmaz bir gereklilikti.
Türkiye açısından her iki örgüt de varlığını tehdit eden terör örgütüdür.
O yüzden her ikisine yönelik olarak başlatılan bu mücadele amacına ulaşıncaya kadar devam edecektir.
PKK silahlı güçlerini sınır dışına çekip kamu düzenini bozan bir aktör olmaktan çıkmadığı ve DEAŞ de sınırlarımızdan çekilmediği sürece Türkiye gereken neyse yapacaktır.
***
Çözüm sürecine en başından itibaren riayet etmeyen, dahası ve en fenası çözüm sürecini kendi iktidarı için suistimal eden Kandil/PKK oldu.
Kandil/PKK Öcalan’ın 2013’teki silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi ve silahların bırakılması çağrısına uyacağını açıkladığı halde sözünde durmadı.
Ak Parti Hükümeti’nin çözüm süreci konusundaki hassasiyetini istismar ederek silahlarıyla şehirlere yerleşti ve oralarda paralel devlet gibi hareket etti.
Eylemlerine ara vermedi.
Sokak eylemleri ve tehdit politikalarıyla bir korku imparatorluğu oluşturma yoluna gitti.
Kamu düzenini bozdu.
Vatandaşların demokratik hak ve özgürlüklerini ortadan kaldıran bir silahlı vesayet rejimi oluşturmaya başladı.
Çözüm sürecinin mimarı olan Erdoğan’a ve Ak Parti’ye düşmanlık siyasetini esas aldı.
Çözüm karşıtı eski Türkiye koalisyonuyla işbirliği yaptı.
Paralel yapıyla kol kola girdi.
Türkiye/Ak Parti düşmanı uluslararası ve bölgesel güçlerin emrine girdi.
Onların isteği üzerine seçimlerden sonra silahlarını aleni bir biçimde Türkiye’nin üstüne doğrulttu.
“Çözüm süreci ve çatışmasızlık dönemi bitti” diyerek terör saldırılarına başladı.
Türkiye’nin çözüm süreci konusundaki hassasiyetini korkaklığa ve zaaflığa yoran Kandil aklı ülkeyi bu çatışmalı sürece taşıdı.
Şimdi HDP kalkmış Erdoğan’ı ve Ak Parti Hükümeti’ni suçluyor.
Bir yandan da diyalog ve müzakere diyor.
Güvenlikçi politikalardan vazgeçilmeli diyor.
***
Öncelikle şunu belirteyim ki bu yeni mücadele kesinlikle 90’lı yılların güvenlikçi politikaları değildir.
Demokratik hak ve özgürlükleri korumak için güvenliği tesis etmek, başka bir deyişle kamu düzenini sağlamak güvenlikçi bir anlayış değildir. Bu tamamen demokratik bir bakış açısının öngördüğü kaçınılmaz bir mücadele anlayışıdır.
90’lı yılların Türkiye’si yok ama 90’lı yıllarda kalmış bir PKK var. PKK hala soğuk savaş döneminde yaşıyor ve hala “devrimci halk savaşı” stratejisinden medet umuyor.
Türkiye’de denklem değişti. Demokrasi-Güvenlik denklemini doğru okumak kazım. Eski Türkiye’de Kürtler devletten demokrasi talep ederlerdi. Yeni Türkiye’de Kürtler devletten güvenlik talep ediyorlar.
Eski Türkiye’de demokrasi açığı vardı. Bu açık Ak Parti eliyle giderildi.
Yeni Türkiye’de PKK/HDP eliyle demokrasiyi yok etmeye yönelmiş güvenlik açığı şimdi giderilmeye çalışılıyor.
Başbakanımızın açıkladığı bu yeni mücadele konsepti bu gözle okunmalıdır asıl.
***
Çözüm süreci, Kandil sözünde durduğunu gösterdiğinde kaldığı yerden devam eder.
Aksi takdirde sonuna kadar mücadele.
Silaha silahla, düşünceye düşünceyle, siyasete siyasetle.
Sırtını terör örgütüne yaslayan ve terör üzerinden güç devşirmeye çalışan HDP siyasetine de müsamaha yok.