“İç ve dış şartlar itibarıyla ülkemiz büyük zorluklarla karşı karşıya.” diyor ama durduğu yer, bizlere iç ve dış zorlukları çıkartanların yanı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den bahsediyorum.
Hani, Cuma namazları çıkışı gündeme dair açıklamalar yapmayı âdet hâline getirip de bu Cuma, ne hikmetse, “Cami kapısında, cami önünde, bu kadar memleketin geleceğiyle ilgili önemli meseleleri konuşmayı çok doğru bulmuyorum.” duyarlılığını gösteren Abdullah Gül!
Cumartesi günü, 10 yıl önce “Seni, türbanlı karınla Çankaya çıkarmayacağız” diyen 28 Şubatçılar’ın 10 yıl sonra umudu olarak Abdullah Gül Ayazağa Kasrı’nda gazetecilerin karşına çıktı. 24 Haziran’daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayacağını açıkladı. Sebep olarak da, toplumda geniş bir mutabakatın olmamasını gösterdi.
Gül’ün mücadeleden kaçışını temellendirdiği bahaneyi duyan hemen her kesimden insan şu görüşte mutabık oldular: “Ne yani, Cumhurbaşkanlığının sana altın tepside verileceğini mi sanıyordun, gir mücadeleye kazan!”
Mezkûr konuşmasında, Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası aktif siyaseti bıraktığını söyleyen Gül düğünlere bile gitmediğini söylemiş. Cami önünde açıklama yapmama ‘duyarlılığı’ tadındaki bu sözlerine Gül bürosunda ne yaptığını, kimlerle niçin görüştüğünü eklememiş. Anlayacağımız şu, düğüne katılmak aktif siyaset yapmak oluyor ama Ayazağa Kasrı’nda büro kurup toplumun çeşitli kesimlerinden insanları çağırıp siyaset konuşmak, ileriye dönük projeler için yoklamalar yapmak aktif siyaset olmuyor!
Merhûm Necmettin Erbakan’ı televizyona çıkartıp Ak Parti aleyhine konuşturan Uğur Dündar’a geçtiğimiz hafta içi ödül veren Saadet Partisi’nin Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ile şansını deneyen Abdullah Gül (Okullarda namaz kılan talebe avcısı, acar muhbir pardon muhabir Uğur Dündar’a ödül verildiği geceye de katılmıştı!) şimdilik noktalı virgül koydu. Bir süre daha düğünlere gitmeyecek; altın fiyatları bu kadar yükselmişken güzel taktik!..
Şartlar olgunlaştığında tekrar hamle yapacaktır.
“Dünya 5’ten büyüktür” dediği için hedef hâline gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında değil de, “dünya ile hareket etme” adı altında 15 Temmuz’u planlayanların yanında durmak Abdullah Gül’e yakışıyor mu, bu sorunun cevabını kendi versin. 15 Temmuz akşamı darbeye karşı çıkan video yayımlamak iyi güzel de, 15 Temmuz’un emrini verenlerin şu an tek hedef gördükleri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın altını oyucu faaliyetlerin içinde bulunmayı nasıl izah edecek Sayın Gül!
“Türkiye’nin için hayati gördüğüm konularla ilgili görüşlerimi Sayın Cumhurbaşkanı’yla baş başa paylaşma fırsatım oldu.” diyen Gül’ün, kendisini dinleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aynı safta durması gerekmiyor muydu? Bu tavırla, gördüğü hataları düzeltmesi daha kolay olmayacak mıydı? Yoksa, Erdoğan’ın her alanda bağımsız Türkiye hamleleri karşıdan bakarken hata olarak mı gözüküyor!..
Sayın Gül’ün Ayazağa Kasrı’nda başını iki elinin arasına alıp, aleyhine oluşan toplumsal mutabakatın nedenlerini düşünmesinin kendisi açısından çok faideli olacağı kanaatindeyim.