Tarih boyunca toplumların olaylara davranış biçimi değişe gelmiştir. İlk çağlarda Atina devletinde yaşayanlardan, asalet unvanı alabilmek için iyi bilinen bir yarış atını çalabilmesi istenirdi. Bugün bu işi yapana ağır bedeni cezalar verilmekte. Toplumdaki bu zihniyet değişimi yavaş yavaş olmuştur.
Orta çağlarda Orta Doğu toplumlarında içki içmek çok yaygındı. Kur'an-ı Kerim ayetleri inmeye başladığında önce içkinin içilmemesinin daha hayırlı olduğu bildirilmiş, daha sonra gelen ayetle içki içmenin kesinlikle haram (büyük günah) olduğu bildirilmişti. Bir başka deyişle topluma ani bir bildirimle yasak gelmemiş, belirli bir süre içinde yani zaman içinde yasak konulmuştur. Aynı şekilde İslam'dan önce Orta Doğu ülkelerinde zina yapan kadının "recm (taşlanarak öldürülmesi) i âdeti veya cezası var idi. Bu ceza biçimi Tevrat'ta da zikredilmekte. İslam bu adet veya cezayı tedricen kaldırmış ve sonunda Kur'an cezanın yüz kırbaç ile sınırlamasını (erkeğe ve kadına) getirmiştir Yani toplumdaki bu anlayışı bir zaman içinde değiştirmiştir.
Çağlardan beri Orta Doğu hep karışık olmuştur. Osmanlı iktidarının dört yüz yıllık hükümdarlığı dönemi hariç hep kavgalar ve savaşlar hüküm sürmüştür. İkinci, üçüncü, dördüncü halifeler katledilmiş, bilahare otoriter rejimler geldiğinde bir suresine sükûnet avdet ettiği bilinmekte.
Bu günde Orta Doğu kaynıyor. Batılı ülkelerin toplum mühendisleri Orta Doğunun yeniden şekillendirilmesini planlarken birçok rejimi değiştirmiş bu değişim yavaş ve tabii olarak belli bir süre içinde olmadığı için kan gövdeyi götüren bir olay halini almıştır.
Bu mühendisler Türkiye'yi de bir Orta Doğu ülkesi olarak gördüklerinden bizde de bir karışıklık planlamaktadırlar. Bu karışıklığa bahane olarak, etnik veya dini mozaiği kullanmak istedikleri anlaşılmaktadır. Bu istemi anlıyorsak, her kesimin (yönetilenler ve yönetenlerin)çok dikkatli olmaları gerekiyor. Yirminci yüzyılın başında Osmanlı toprakları işgal edilip birilerine peşkeş çekilirken Orta Doğu'nun etnik ve dini motifleri dikkate alınmadan cetvel ile sınırlar çizildiğinden, bugün bu motifler ile bu yöne yeniden yapılandırılmak isteniyor.
Türkiye, Orta Doğu'nun yeniden yapılandırma projesi içinde olduğundan bu yapı değişimini yönlendirme durumunda değildir.
Gezi olaylarında ABD bizi sert bir şekilde uyarırken, orada bir zenci çocuğunu öldüren gönüllü mahalle bekçisinin suçsuz bulunması üzerine gösteriler yapılmaya başlanmıştır. Göstericiler bizdeki gibi taş, Molotof kokteyli veya silah kullanmamasına rağmen, polis" bu gösterilere gelenler kendisini hapiste bulacaktır " açıklamasını yaptı. Yani eline pankart alıp sadece bağırıp çağırmalarına dahi tahammül yok. Ama Orta Doğu ülkelerinde bir toplum olayını bahane ederek oralarda kargaşa çıkarıp rejimleri değiştirme ellerindeki planın bir parçası. Bu durumu göz önünde tutarak hükümetin açıklamaları "ödün vermeden" yatıştırıcı olmalı, tek adam imajı verilmemeli. Gezi olaylarını, sosyologlar tarihi bir bütünlük içinde incelemeli ve toplumumuzu aydınlatmalıdır.