Bu ifade İzmir Büyükşehir Belediye Meclisi'nin İYİ Parti Grup Başkanvekili Kemal Sevinç'e ait. Partisinden istifasını açıklayarak "İYİ Parti topluma güven vermiyor" dedi.
Evet, İYİ Parti'de sular durulmuyor.
Parti alabora hali yaşıyor.
Yaprak dökümü devam ediyor.
Partinin en önemli isimleri ya istifa ediyor ya istifaya zorlanıyor ya da görevinden alınıyor!
Şaşırıyor muyuz?!
Elbette ki şaşırmıyoruz.
Parti beklenen akıbetini yaşıyor.
Mesele İP'in 'özü başına' seçimlere girme kararı değil!
Bir partinin kendi adaylarıyla seçime katılması normal, başkalarının adaylarını desteklemesi ise istisnaidir ve anormaldir.
Partinin kendi tabanını tahkim etmek için kendi adaylarıyla seçime gitmesi kadar normal bir siyasi karar olamaz!
Mesele İP'i kuşatan kimlik sorunu ve kurumsallaşamamasıdır!
İstifa edenlerin ya da ihraç edilenlerin açıklamaları partinin yaşadığı kimlik sorununu ve partileşememiş olduğu gerçeğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.
İstifa edenlerin bir kısmı partinin muhafazakâr değerlerden uzaklaştığı için, bir kısmı FETÖ'nün etkisi altında olduğu için, bir kısmı Atatürk ilkelerinden sapma yaşandığı için, bir kısmı akçalı işlerin merkezi haline geldiği için partiden kopuyor ya da koparılıyor.
Bunlardan da anlaşılıyor ki bu partide herkesi sıkı sıkıya bağlayacak bir kimlik bir hedef birliği yok!
Bir tepki olarak ortaya çıktığı için tabandaki tepkinin bir süre sözcülüğünü ve müdafaasını yaptı bence iyi de oy aldı!
Ancak savruluyor!
Çünkü kimlik sorununun yanı sıra kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir kargaşa gözleniyor partide.
Örnekler o kadar çok ki saymaya yerimiz müsait değil.
Sadece iki misal verelim.
Partinin ekran yüzlerinden, partinin kasası teslim edilecek kadar güvenilen, genel başkanın en yakınındaki isim hakkında yolsuzluktan tacize varan ithamlar gündeme düştü.
Sonra o isim bambaşka bir gerekçeyle ihraç edildi!
İkinci örnek dağınıklığın ve partinin yönetilemediğinin bariz bir delili.
Genel Başkan Yardımcılarından birine, telefonuna bilinmeyen bir telefondan genel başkan adına bir mesaj gönderiliyor ve görevinden alındığı tebliğ ediliyor!
Dikkat buyurun sıradan bir üyeye değil, genel başkan yardımcısına telefon mesajıyla görevden alındığı bildiriliyor!
Genel başkana sorduğunda o da doğruluyor ve kulağına gelen bazı itirazlar üzerine talimat verdiğini söylüyor!
Anormal olan görevden alınmak değildir, anormal olan bir genel başkan yardımcısına bu şekilde karar tebliğidir!
Böylesi durumlarda o isimle görüşülür konuşulur gerekçeler anlatılır veya genel başkanın tasarrufu olarak bildirilir. Dün kendisiyle toplantı yapılan genel başkan yardımcısı telefon mesajıyla görevden alınırsa, orada bir kurumsal yapıdan söz edilmez.
Hele de iktidar partisini tek adam yönetimiyle suçlayıp kendileri böylesi kararlar alırlarsa.
Bunun adı parti olamamaktır.
Eh, kendisini bağlayacak kimlik ve hedef bulamayanların teker teker ayrılmaları gayet normaldir.
Bu durum topluma güven vermez. Güven sorunu başlayınca da taban diye bir şey kalmaz. Yoksa o kadar önemli isim neden ayrılsın ki?!
İP bana 1970 yılında Süleyman Demirel'e tepki göstererek Adalet Partisi'nden ayrılıp kurulan Demokratik Parti'yi hatırlatıyor.
Ferruh Bozbeyli başkanlığında kurulan bu parti tıpkı İP gibi merkez sağa oynadı. Katıldığı 1973 seçimlerinde %11.86 oy alarak 45 milletvekili çıkardı. 1977 seçimlerinde ise oyu %1.8'e düştü ve sadece bir milletvekili çıkardı. Sonra tarih oldu.
Ben İP'in akıbetinin de Demokratik Parti'ninkinden farklı olmayacağını düşünüyorum.
İP Genel Başkanı'nın 3 Mart'tan bu yana takip ettiği politika ortada bir parti bırakmayacak gibi görünüyor!
31 Mart seçimleri bu gerçeğin tezahür edeceği ilk durak olacak gibi!
İdeolojisi, toplumu kuşatan hedefleri olmayan sırf birilerine tepki olarak doğmuş partilerin akıbeti tarih olmaktır!
Dedi ya, 'Ya tarih olacağız ya tarih yazacağız!'
Tarih olmaya doğru hızla ilerliyor!