Yıllar önce Alp Yalman ve Hıncal Uluç’la birlikte Auschwitz’e gittik. Auschwitz milyonun üstünde Yahudi, Roman, Rus, eşcinsel, Nazilere baş kaldırmış Alman vatandaşının katledildiği ölüm kampı. Nazilerin milyonlarca “istenmeyen yaratıklara” karşı uyguladığı soykırımın simgelerinden biri Auscwhitz. Girişinde adam boyu harflerle “Arbeit Mach Frei” (Çalışmak sizi özgür kılar) yazıyordu hala, paslı rayların hemen bitiminde. Bu rayların üzerinden sığır vagonlarına tıkılmış insanlar getirildi, duşlara tıkıldı, üzerlerine Cyclone-B gazı sıkıldı, cesetler fırında yakıldı ve külleri topraklara kürek kürek atıldı. Kampı gezdikten sonra dışarı çıkıp toprağa oturduk... Oturmamızla kalkmamız bir oldu. Mezarların üzerine oturuyorduk çünkü. Ayaklarımızın ucuna basa basa, canları rahatsız etmemeye özen göstererek ayrıldık Auschwitz’den. Auschwitz soykırım toprağıdır. Yarın Polonya Olimpiyat düzenlemeye kalksa ve Auschwitz yakınlarına bir stadyum yapmaya soyunsa, bütün dünya ayaklanır “soykırım uygulanan, milyonların gömüldüğü bu topraklarda olimpiyat yapılır mı?!” protestoları Varşova’yı yerle bir eder! Peki ya Soçi... Soçi soykırım toprağı değil midir?
***
Karadeniz Rus Filosu 1838’e Çerkes kıyılarına düzenlediği genel çıkartmalar sırasında Soçi Irmağının ağzına Navaginskoye Kalesi’ni dikti. Çerkesler iki yıl dövüştü Rus işgalcilere karşı ve 1840 yılında kaleyi ele geçirerek Rusları topraklarından attı. Ama sonunda Çerkeslerin kolu kanadı kırıldı! Nasıl kırılmasın? Köyleri, kasabaları, kentleri yakılıp yıkılmış, topraklarına zehir boca edilmiş ki bir daha ürün vermesin diye; atası, kızı kızanı kılıçtan geçirilmiş, hayvanları ateşe verilmiş! Derken 24 Mart 1864’de bölgenin yerlileri Ubıhlarla Ruslar ateşkes antlaşması imzaladı ve 25 Mart’ta Rus askeri eski Navaginskoye Kalesi’ne girdi. Ubıhlarla Şapsığlar, başta Adigeler olmak üzere hemen bütün Çerkesler topraklarından sürüldü. Osmanlı’ya sığındı büyük bir çoğunluğu. Geri kalanlarıysa Balkanlara gönderildi süngünün ucunda. Çok az Çerkes dağlara sığındı; bir avuç kadarınıysa Rus askeri gözetiminde Orta Laba Irmağı’nın hemen solundaki ovalara yerleştirildi.
Kuzey Kafkas halklarına yönelik “yok etme tasarısının” mucitlerinden Tümgeneral A.P. Ermelov Kafkas Ordusu Başkomutanlığı ve Kafkas Bölge Valiliğine atandığı 1816 yılından sonra insanın insana uygulayabileceği en büyük vahşetlerden biri izlendi bölgede. Ve bu vahşet Çerkeslerin Osmanlı topraklarına sürülmesiyle noktalandı. Bölgede 3 milyon Çerkes yaşıyordu Rus soykırımı öncesinde. Osmanlı topraklarına gidebilenlerin sayısı, farklı kaynaklara göre, 800 binle 1.5 milyon arasında değişir. Geri kalan milyonlarsa ya Rus kılıcından geçirilmiş ya da açlık ve salgın hastalıklar yüzünden toprağa düşmüştür. Göçlerin ve soykırımın başlıca nedeni Rus emperyalist siyasetidir. Sorumluluk tümüyle Ruslarındır. Çerkesler kendilerini Rusların paralı askerleri olarak kabul etmemiş, İslamı Rus Ortodoks Kilisesine tercih etmiş. Bunun üzerine de Çar, Kırım savaşında Adigelerle İmam Şamil’in kuvvetlerini İngiliz, Osmanlı ve Fransız ordularının üzerine yollayamamış ve Rusya’nın yenilgisinden Çerkesleri sorumlu tutmuş. İntikamını da Çerkesleri çoluk çocuk, genç yaşlı demeden kılıçtan geçirerek almıştır.
Şimdi Çerkesya’nın kutsal toprağı Soçi’de, milletleri barış, sevgi ve dostluk adına bir araya getirmek için Olimpiyat düzenleyecek Rusya! Yani soykırım topraklarında insan sevgisi, barış ve dostluk kutlanacak ha! Kayaklar vızır vızır inecek ata kemiklerinin birbirine karıştığı mezarların üzerinden öyle mi? Vah ki ne vah vah!
Sür atını gecenin ortasından sür!/ Sür; gecenin içinden/ Görüntüler... anılar/ Gök gürültüsünden süzülen yankılar/ Şimşekler kahkahalar/ Binlerce güvercinin sesinde çığlıklar.. (Loreena McKennit, Kafkaslarda Gece Atlıları. Çev. Çetin Öner)