Türkiye’de bir takımın seri halinde kötü oynama ihtimali; seri halde iyi oynama ihtimalinden, her koşulda daha yüksektir. Ama daha kötüsü, ne zaman iyi ne zaman kötü olacağının asla bilinmemesidir.
İyi gidiş, yerinde tedbirlerle sabitlenebilir; kötü gidiş akıllı yöntemlerle önlenebilir. Fakat zaman zaman iyi ya da zaman zaman kötü olan takımları dengelemek çok zordur. Beşiktaş bu en zor döneme girme eşiğine kadar dayandı. Akhisar deplasmanında gösterilen performans, bunun açık işaretlerini verdi.
Direnci, inancı, inadı ve gücü olmayan rakibi karşısında; Beşiktaş’ın sahiplenmesi gereken oyun stratejisi yoktu. “2-0 beni idare eder” mantığı ile maçı tamamladı. Böyle olunca da; önümüzdeki hafta çetin bir mücadeleye gireceği G.Saray’a karşı, aktif hazırlık şansını da heba etti. Önümüzdeki Cumartesi de böyle oynarsa; “Beşiktaş iyi gidiyor” diyenler apışıp kalabilir.
***
Bir iyi, bir kötü... Ne iyi, ne kötü... Bazen iyi, bazen kötü... Hem iyi, hem kötü... Bir takımın asla dolaşmaması gereken bulanık sulardır. Cam gibi berrak ve net olmak gerekir.
Şenol Güneş; anlık, günü birlik, geçici başarıların hocası değildir. Kalıcılığı esas alan bir tavrı vardır. Kullanmasını bileceksin. Böyle bir hoca, Beşiktaş’ın şansıdır.
Eskileri güçlendirdi, yenileri harmanladı, takımı toparladı. Rotasyonu, ortalığı kırıp dökmeden yapıyor. Buna rağmen, futbolcular onun istediğini sahada yapmaktan imtina ederse; gerçekten ayıp etmiş olurlar.
Takımda hiç kimsenin skora göre, keyfine göre, havaya göre, iklime göre, rakibe göre oynama hakkı/lüksü/şansı yoktur. İlk yarı durayım, ikinci yarı vurayım; ya da ben pusuya yatayım rakip hata yapsın cezasını keseyim beklentileri; oyun disiplini ilkelerinden değildir. Tam saha ve tam süre adam gibi oynamak; kalıcı başarının temel kuralıdır.
Beşiktaş’tan bunu bekliyoruz.