Bu hafta vizyona giren Jack Reacher filminin başrol oyuncusu Rosamund Pike, bir Bond kızı olsa da dublör kullanmayan Cruise’a hayran olduğunu söylüyor. Pike, STAR pazar’ın sorularını yanıtladı.
SARIŞIN, güzeller güzeli İngiliz Rosamund Pike’i Die Another Day’da bir Bond kızı olarak tanımıştık. Son filmi Jack Reacher’de ise bir avukat. Tom Cruise ile aynı filmde oynamanın çok keyifli olduğunu söyleyen Pike, Cruise’un dublör kullanmadığını ve tehlikeli sahnelerde yaşananlar yüzünden yüreğinin ağzına geldiğini anlatıyor.
-Filmin bitmiş halini izlediniz mi? Nasıl buldunuz?
İki hafta önce izledim ve çok beğendim. Christopher McQuarrie’ye saygım sonsuz. 1970’lere ait bir gerilimin güzelliğine ve kalitesine sahip bir film yaptı. Aynı zamanda baltalayıcı bir espri anlayışı ve planlı bir şiddet de var. Chris’in açılış sekansındaki cinayetleri çekiş tarzı şoke edici, öyle de olmalı. Aslında Tom, harika bir oyuncu olmasının yanı sıra mükemmel de bir dublör. Numaraya gerek kalmadı çünkü dublör gerektiren tüm sahneleri kendisi çekti. Bu da müthiş bir şey.
-Dublörsüz aksiyon sahneleri arasında sizi en çok hangisi etkiledi?
En sevdiğim sahnelerden biri iki eşkıyanın, banyodayken girip Reacher’a saldırması. “Buradan çıkması mümkün değil” diyorsunuz. Onlar da onu oradan çıkarmanın akıllıca bir yolunu bulmuyor; eşkıyaların her şeyi ne kadar yüzlerine gözlerine bulaştırdıklarına bağlı. Reacher, aleyhine olan bir durumu lehine dönüştürebiliyor. Çok havalı bir karakter çünkü daima bir adım önde ve olabilecek her şeyi düşünüyor. İnsanları çok iyi okuyor, bu yüzden de çok iyi bir araştırmacı.
O ARACI TOM’DAN BAŞKA AKTÖR KULLANAMAZDI
-Çok sevilen bir roman karakterini kimin oynayacağı hep tartışılır. Reacher ve Tom Cruise da böyle oldu. Sizce Tom, karakteri benimsedi mi?
Kesinlikle. Tom’un, Jack Reacher için biçilmiş kaftan olduğuna seyirciyi ikna edeceğinden hiç şüphem olmadı. Tom, Reacher rolünde döktürüyor. Bu yüzden sarışın, iki metre boyunda ve koca elli olmaması kimsenin aklına gelmiyor bile. Tom, Reacher ve performansıyla insanın aklını başından alıyor. Dublör gerektiren hareketlere bakarsanız, doğrusu o aracı kendisi kullanacak başka bir oyuncu bulamazsınız. Geçmişten aklıma bir tek Steve McQueen geliyor. Hiçbir yerde dublör yok. Her şeyi Tom yapıyor. Bu yüzden dublör koordinatörü arkasına yaslanıp Tom’u izleyebilir.
-Akrobasi hareketlerini izlediniz mi?
Gecenin bir yarısı kalkıp Tom’un arabayla çektiği muhteşem akrobasi sahnelerini izledim. Herkes çok heyecanlanmıştı. Tom, inanılmaz bir araba kullanıyordu; Chevrolet Chevelle. Yol aldıkça arabadan deli gibi ses çıkıyor ve o aracın içinde Tom, saatte 100 kilometre hızla üç polis arabasının yanında kayarak köşeği dönüyor, bir tünele giriyor, trafiğin aksi yönüne gidiyor, trafik ona doğru akıyor falan...Olağanüstüydü. Asla unutmayacağım.
-Ekrandaki kimyanız harika. Kameralar çekimlere başlamadan önce böyle olacağını biliyor musunuz yoksa bu kıvılcım film esnasında mı oluşuyor?
Tom’la çalışmak harikaydı. Çok da sürprizlerle dolu çünkü ne olacağını bilmiyorsunuz. Ama ilk kamera denemeleri yaptığımızda, kıyafetleri ve ışıklandırma tekniklerini denediğimizde de arada bir kimya vardı. Kameraların neleri yakaladığı çok acayip. Başka oyuncularla da anlaşabilirsiniz ama ekranda onu göremezsiniz. Fakat bu defa başından beri vardı. Harika bir şey çünkü filmde buna ihtiyacımız vardı.
O polis roman yazarı Lee Child
-Jack Reacher romanlarından herhangi birini okumuş muydunuz?
Daha önce Lee’nin hiçbir kitabını okumamıştım ama kendimi hemen kaptırdım. İlk kitap Killing Floor ile başladım. Sonra filmimizin uyarlandığı One Shot ve birkaç tane daha okudum. Lee’nin kadınları yazma tarzına bayıldım. One Shot ‘ta üç kadın karakter vardı ama Chris hepsini birleştirip tek karakter haline getirdi ve bu benim için harika oldu.
-Yani Lee Child ile tanıştınız, öyle mi? Nasıl biri?
Evet, filmde o da var. Karakolda masa başında duran bir polis memuru vardı, Lee Child o. Harikaydı. Kitabı filme uyarlandığı için heyecanlı ama muhtemelen birinin o kitabı film yapacağını biliyordu. Çok eğlendi. Bence Lee iyi bir hayat sürüyor, kim sürmez ki? Reacher denen çok havalı, harika bir karakter yaratmış. Seyirci için filmde pek çok şey var, daha çok film çekerlerse karakterin de daha çok yanı keşfedilebilir.
FİLMDEKİ HELEN GÜÇLÜ AMA YALNIZ BİR AVUKAT
-Karakterinizi nasıl tanımlarsınız? Babasıyla çok çatışmaları nedeniyle mi yalnız kalıyor?
Helen, adalete inanan bir avukat. Bu, bazen de suç işlemiş kişileri müdafa etmek anlamına geliyor. Kasabanın tamamının ölüm cezasına çarptırılmasını istediği bir adamın suçlu olsa bile adil yargılanması gerektiğine inanıyor ve işlenen suçu soruşturmak için Reacher’ı işe alıyor. Çok zorlu bir davayla karşı karşıya ve babasına bir şey ispat etmeye çalışıyor. Bence mücadeleci biri ama aslında tam da istediği kadar sert biri değil çünkü Reacher’ın bir acayip teorileriyle karşı karşıya kalınca tamamen dağılıyor. Teori mantıklı gelse de Helen’in elinde kanıt olmadığı için korkuyor ve “Bunu yapamam” diyor. Ama sonra kendini toparlıyor ve tekrar mücadeleye başlıyor. Onun çok yalnız bir tarafı var ve bunu atlattığı için seviniyorum da. İnsanlar bana, Helen’e “O, güçlü ve seksi bir kadın” diyordu. Evet ama bir anlamda üzücü yanı var. O da belli, o da karışımın bir parçası. Ama aynı zamanda filmin sonunda, tünelin ucunda ışık olduğunu hissedip onun adına umutlanıyorsunuz.