IŞİD’e karşı verilen mücadelenin Irak ayağında önemli bir aşamaya geçiriliyor. Irak’ta Tikrit ve Musul’un IŞİD’den kurtarılması için öncelikle “mücadele koalisyonu”nun genişlemesi söz konusu oldu. Mücadele ittifakı yerelde Kürtler ve Şii milisler olarak kabaca ifade edilebilir, ancak Kürtlerin arkasında ABD, Şii milislerin arkasında da İran olduğu söylenmeli. Böylece IŞİD gibi radikal ve Sünni bir hareket, Irak’ta yaptıklarıyla iki küs oyuncu olan ABD ile İran’ı yan yana getirmeyi başardı. Hatta o kadar yan yana getirmiş olmalı ki, İsrail Filistinlilerden çok Amerikalılara kızar hale geldi.
Bununla birlikte, IŞİD gibi “yapılandırılmış” bir örgütün ABD-İran yakınlaşmasından fazlasına katkı sağlaması beklenirdi; o da bu sıralarda açığa çıkıyor.
Irak’ta söz konusu iki şehir IŞİD’in elinde kurtarılırsa, hiç kuşkusuz örgüt büyük bir yenilgi almış olarak kabul edilir. Ancak örgütten boşalacak alanın kimin tarafından kaplanacağına ilişkin bir ip ucu vermez. Diğer bir ifadeyle Irak’ta mezhep mücadelesi olmayacağının garantisi olamaz, İran ile Irak Kürdistan yönetimi arasındaki dengenin nasıl devam edeceği öngörülemez.
Alan genişletme
Kabaca, ABD açısından İran’ın “kazanılması” ve Rusya’da uzaklaştırılması önemli; ancak bunu sağlamak için atılan adımlarla İran’a yeni sahalar kazandırılmaması, alan açılmaması da önemli. Zira bölgede çok güçlendirilecek bir İran’ın Suudi Arabistan, İsrail ve Türkiye gibi birinci derecedeki ABD müttefiklerini fazlasıyla rahatsız etmesi söz konusu olur.
Bu konuda riskleri en aza indirmenin yolu, IŞİD’le mücadele ittifakının genişletilmesinden geçer; ki bugün yapılan da bu. Türkiye örneğin, ittifakın içinde daha fazla görünür olacak biçimde faaliyet gösterme kararı almış durumda. Bu arada Türkiye’nin Suudi Arabistan-İran dengesinde, Suudi Arabistan’ın çeşitli grup ya da örgütlerle olan “yakın” ilişkilerini yeniden şekillendirmesinde rol oynamaya çalıştığı da belirtilmeli.
Türkiye’nin Suudi Arabistan’ı örgütleri değil devletleri destekleyecek bir politikaya teşvik ettiğinin en temel göstergesi, Mısır konusunda göreve çağırması sayılabilir. Türkiye, IŞİD gibi örgütlerin Mısır’da da güçlenmesi halinde Mısır yönetiminin sırtını Rusya’ya dayamayı tercih edebileceğini hatırlattı. Bu ihtimalin bertarafı ise Suudi Arabistan-ABD ittifakını güçlendirmek geçer.
Alan daraltma
Tikrit ve Musul’un kurtarılma kararı, esasen İran’ın ve Suudi Arabistan’ın farklılaşarak sisteme yeniden dahil edilmeleri, Türkiye’nin de bu iki ülke arasındaki dengenin dengeleyicisi haline gelmesi kararı demek. Ayrıca Türkiye’nin Irak’ta Kürtler ile dayanışma içinde olmasının da hem olası bir İran baskısının dengelenmesine, hem içerideki Çözüm Sürecine katkı sağlayacağı öngörülebilir.
Bununla birlikte, Irak’taki IŞİD mücadele sürecinin Suriye için bir referans sağlayacağını ya da başlangıç noktası olacağını söylemek zor. Zira Suriye’de söz konusu türden dengeleri kurmaya katkı sağlayacak bir merkezi otorite yok; hatta merkezi iktidarın olası yeni çatışmaların doğrudan tarafı olması söz konusu. Ayrıca Musul’un kurtarılma girişimi, IŞİD’i Suriye’ye hapsetme amacı da taşıyor; diğer bir ifadeyle Irak ile Suriye sorunlarını birbirinden ayırmak da amaçlanıyor.
IŞİD, kendisinin Suriye’ye hapsedilme sürecine girildiğini muhtemelen farkındadır. Bu durumda “başka topraklarda” eylem yapma kararına yönelebilir; diğer terör örgütlerinin yöntemlerini uygulayabilir; dolayısıyla uğrayacağı yapısal değişime uygun araçlar deneyebilir.