Ankara Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı, “Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında (TİB) bulunan önemli ve hassas bilgilerinin yabancı ülkelere aktarıldığı, sonra da bu verilerin silindiği” iddialarına ilişkin soruşturmayı başlattı.
Hatırlayacaksınız, 5 Mart’ta bu haber STAR’a manşet olmuştu.
TİB, 23 Temmuz 2006’da faaliyete başladı. Tüm yasal dinleme izinleri bu kurumdan geçecek, kurum hakim kararlarını inceleyecek, itiraz edebilecek, uygun bulunursa dinlemelerin yapılması için güvenlik kurumlarına erişim iznini verecekti. Kurum, kısa sürede bu sistemi oturtacak teknik ve insan kapasitesine ulaştı.
Ancak bu kapasitenin sorgulanmasına neden olacak gelişmeler de aynı süreçte yaşanmaya başlandı.
TİB’in Emniyet İstihbarat ve bazı savcılardan, hakimlerden gelen yasal kılıflı yasa dışı dinlemelerin merkezi olduğu iddiaları 2009-10 yıllarında başladı. Örneğin, 7 Ağustos 2010 tarihli Milliyet gazetesinde‘Ürkütücü rapor’ başlığıyla bir haber yayınlandı. Yargıtay ve Danıştay santrallerinin dinlendiği iddiasıyla yürütülen soruşturmada kanıt bulunamamıştı, ancak TİB’deki incelemelerden gelen bilgiler ürkütücüydü:“Cumhurbaşkanlığı dahil herkes dinlenebilir; TİB’teki görevliler geçmişteki konuşmaların içeriğini değiştirebilir!”
Raporda şunlar yer alıyordu:
- Dinlemeler telefon numarası yerine telefon cihazlarının IMEI numarası üzerinden yapılıyor.
- Dinleme için tam 37 ayrı yöntem uygulanıyor.
- Yasal dayanağı yok ama TİB’deki tüm telefon konuşmaları Emniyet KOM Dairesi’nden geçiyor.
- Mevzuatta önleyici dinlemede kimlerin dinlemeyeceği açık değil; Cumhurbaşkanı bile dinlenebilir.
- Herkes her suçtan dinlenebilir.
- Tüm sabit ve cep telefonu operatörlerinin abone bilgileri tüm kolluk kurumlarında olmasına rağmen, savcı ve hakimlerde yok.
- TİB’de yönetici şifresine sahip olan bazı yetkililer geçmişe yönelik dinleme kayıtlarında (log kayıtlarında) değişiklik yapabilme imkanına sahip.
- Uydudan yapılan tüm görüşmelerin alınarak yurt içinde ya da dışında depolanması mümkün.
- Adli dinleme sayısının hızla artıyor. 2007’de 63 bin 576 olan adli dinleme sayısı 2008’de 90 bin 163’e, 2009’da 142 bin 135’e ulaştı.
- TİB’in işlemleri mutlaka hakim tarafından denetlenmeli.
Bu raporlar yazık ki dikkate alınmadı.
Ta ki 17 Aralık 2013’te yasadışı dinlemelerle doldurulan ‘istihbarat havuzu’ndan üretilen kayıtların hükümeti düşürmek amacıyla piyasaya sürülmesine kadar...
TİB’in yönetimi ve üst kadroları değiştirildi; yazılım ve donanım sistemleri mercek altına alındı. Merkez bina ve ek binalardaki tüm elektrik, internet gibi kablo sistemleri, kablosuz internet sistemleri, bilgisayarlar ve teknik altyapı donanımları, yazılımlar elden geçirildi. Sistemlerde ‘arka kapı’ erişimi sağlayan kablolu/kablosuz hat, ‘böcek’ veya ‘casus yazılım’ olup olmadığı araştırıldı. Dinleme kayıtları incelendi.
İşte yaklaşık iki ay önce STAR bu soruşturmada ortaya çıkan ilk skandal verileri haberleştirdi.
- TİB personelinin yüzde 90’ı ‘homojen’di; yani kurum ‘bir grubun’ hakimiyetine girmişti.
- TİB’in dinleme, izleme, kayıt cihazları ile bunların yazılımlarının çoğu, aynı gruba yakın şirketlerden alınmıştı. Bu şirketler servis ve yazılım güncelleme hizmetlerini de veriyordu. Dahası, kendi elemanları‘kurum çalışanı’ gibi TİB’de mesai yapıyordu!
- TİB’in 2012’den önceki dijital arşivi silinmişti. (Ancak yazılı hakim kararları, yazışmalar veya telefon operatörlerindeki kayıtlardan -imha edilmediyse- bulunabilirler.)
- Tüm dinleme bilgileri kopyalanmıştı.
- Elektronik sistemlerde ‘kullanıcının parmak izi’ olarak bilinen ‘log’ kayıtları silinmişti.
- TİB bahçesindeki uydu anteni yabancı bir uyduya dönüktü ve yüksek miktarda veri akışı gerçekleşmişti.
Aradan iki aya yakın zaman geçti.
Bu ilk tespitler ‘ete kemiğe’ büründü, delillendirildi.
Ve düğmeye basıldı.
Kimlerin, hangi yöntemlerle, hangi süreyle dinlendiği, TİB’den çıkan kabloların, uydudan bilgi transferlerinin nereye ulaştığını öğrenebileceğiz. Şimdiden kulağıma gelenler, yukarıdaki raporda yer alan‘uyarıları’ haklı çıkarır nitelikte.