Ülkemizde Futbol Federasyonları’nı en çok sıkıntıya sokan oluşumlar, TFF tarafından atanan MHK ( Merkez Hakem Kurulu) ve PFDK’dır (Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu).
TFF statüsünde yer alan maddeler uyarınca MHK ve PFDK’nın kaç kişiden oluşacağı, başkan ve üyelerin tahsil durumları ve hangi nitelikleri taşımaları gerektiği belirtilmiştir. MHK için TFF statüsüne yapılan ekleme ile hakemlik geçmişi olmayan kişilerin de bu kurula girmelerinin önü açılmış ve hatta son yıllarda Ufuk Özerten ile Zekeriya Alp gibi hiçbir hakemlik geçmişi olmayan kişiler MHK Başkanı olarak görev yapmışlardı.
PFDK, yani profesyonel müsabakalardaki futbolcu, teknik adam, yönetici, görevli ve taraftarlara yönelik olarak cezai işlemlere karar vermeye yetkili olan disiplin kurullarının oluşumları ise hiçbir zaman statüye uygun olmuyor.
TFF resmi internet sitesindeki PFDK sayfasında, bir başkan ve altı asil üyeden oluşması gereken PFDK’nın başkan, başkan yardımcısı ve “raportör”ünün hukuk fakültesi mezunu olması şartı bulunuyor. Geri kalan dört üyenin ise fakülte veya yüksek okul bitirmiş, “faal olmayan antrenör, hakem ve futbolcular arasından atanmasına özen gösterilir” diye açıkça yazmaktadır.
Ancak TFF yönetimleri PFDK atamalarında hiçbir zaman bu özeni göstermediler.
Genellikle bazı kulüplere yakın olan ancak futbolu pek bilmeyen hukukçuları bir araya toplayıp bu disiplin kurullarını oluşturur, futbolun gerçek aktörleri olan antrenör, hakem ve futbolcuları ise işin içine katmazlar, sonra da pek çok tartışmanın odağında kalırlar.
PFDK’nın vermiş olduğu cezaların büyük bir bölümüne baktığımızda “ciddi faullü oyun, şiddetli hareket, sportmenliğe aykırı davranış” gibi gerekçeleri görürüz.
Bunların ne olduğunu hakemlik yapmamış bir hukukçu bilemez, bunları ancak hakemlik yapmış bir kişi bilir. Bir futbolcunun bir hareketi neden yaptığını ancak futbol oynamış bir kişi ya da bir antrenör en iyi şekilde anlar.
İşte bu nedenlerle PFDK oluşturulurken tarafsız ve faal olmayan bir antrenör, bir hakem ve bir futbolcunun kesinlikle bu kurulun içinde yer alması gereklidir.
Gelelim Merkez Hakem Kurulu’na.
TFF Başkanı Yıldırım Demirören göreve başlayalı beş yıldan fazla bir süre geçti.
Bu zaman içerisinde MHK Başkanı olarak Zekeriya Alp, Kuddusi Müftüoğlu ve iki kez de Yusuf Namoğlu ile çalışan Yıldırım Demirören bir türlü doğruyu bulamadı ve devamlı sıkıntılar yaşadı. TFF Başkanı artık doğru tercihler yapmalı, tüm hakemler arasında saygı duyulacak dürüst bir ismi MHK başkanı olarak atamalıdır. Kurul üyelerini de huzur hakkı ücreti karşılığında MHK Başkanı’nın önünde önünü ilikleyen kişilerden değil, fi kir üretecek, gerektiğinde ise masaya yumruğunu vurarak MHK Başkanı’nı bile eleştirebilecek saygın isimler arasından belirlemelidir.