Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışıyla birlikte eline ilk aldığı kağıt Suriye ve Irak ile ilgili tezkere oldu. Muhalefetin klasik muhalefet faaliyeti çerçevesinde karşı çıktığı tezkere, Ak Parti ve MHP oylarıyla kabul edildi. Batı ülkeleri tezkerenin kabul edilmesiyle derin bir nefes aldılar.
Fransız, İngiliz ve ABD gazetelerine bakıldığı zaman Türkiye savaşa girmek için kolları sıvadı. Batı basınındaki algı bu yönde. Batılı ülkeler tezkereyi savaş ilanı olarak görmeyi tercih etti.
Le Monde gazetesindeki “Ankara, Kobani’nin düşmesini engellemek için her şeyi yapma sözü verdi” başlıklı haberde Türkiye’yi ön cepheye iten, geride duran Batılılara da “Az derin nefes alın” diyen bir işgüzarlığın ipuçları gizli.
Batı, eski adı Irak Şam İslam Devleti olan ve adını İslam Devleti olarak değiştiren örgütten son derece rahatsız ancak elini taşın altına koymak istemiyor. Ankara’yı önce IŞİD’e destek suçlamasıyla köşeye sıkıştıran ülkeler, tezkereden sonra Türkiye’yi ön sıralara doğru itiyor.
49 konsolosluk görevlisinin serbest bırakıldığı gün, CNN International kanalında gün boyu “Neden bırakıldılar” sorusunu yineleyen bir yaklaşım, attığı bütün iftiraları unutmuş görünüyor.
İran rahatsızlığını ifade ederken, Washington tezkereden duyduğu memnuniyeti duyurdu.
İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu’nu arayarak ülkesinin rahatsızlığının dile getirdi.
Amerikan Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, tezkerenin kabul edilmesinin memnuniyetle karşılandığı ifade edildi.
Ankara, kuşkusuz bütün bu diplomatik katakullilerin farkında...
İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın TBMM açılış konuşmasında kullandığı
“Türkiye geçici çözümlerde kullanılacak bir ülke değildir,” cümlesi stratejik bir noktaya işaret etmektedir.
Tabi TBMM açılışının kulaklarda kalan bir başka vurgusunun da TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in “IŞİD’tiğimiz ve IŞİD’mediğimiz terör örgütleri” cümlesinde saklı olduğunu burada belirtek gerekiyor.
Gurbette, memlekette bayram
Kurban Bayramı geldi. Fransa’da yaşadığım 11 yıl boyunca kocaman bir boşluk hissi yaratan bayramlar yerini tatlı bir telaşa bıraktı. Şimdi siz kurban kesim yerlerine gidip kurbanlarınızı keserken, Avrupa’da yaşayan Türkler şehirlerin uzağında bulunan kurban kesim yerlerine gidip, kurbanlarını kesecekler. Yapılanın hayvan katliamı değil, dini bir ibadet olduğunu anlatmaya çalışacaklar. Ezan okunmayan camilerine gidip, namazlarını kılacaklar. Onlar bayram yaparken, komşular anlamsız bakışlarla bakacak... Her adımda “memleketim neredesin?” diyecekler... Bayramlar, gurbetin gurbet olduğunun en yoğun şekilde hissedildiği zamanlardır. Önce gurbetteki okurlarımızın, sonra memleketteki dostlarımızın Kurban Bayramı mübarek olsun.