Tüm dünyayı etkileyen ve ayağa kaldıran bir soykırım var hemen yakın civarımızda; Gazze'de... Kuzeyimizde ve güneyimizde ateşten hatlar gerilmiş, Ukrayna ve Suriye'deki kaos, dram bir türlü son bulmuyor. Hayat pahalılığı, enerji ve enflasyon gibi tüm dünyayı da etkileyen kuvvetli bir sarmalın içinden sağ salim çıkmaya çabalıyoruz... Bu önemli gündemler içinde kendine asla yer bulamayan ciddi bir problemimiz var, oysa toplumsal yozlaşma ve ahlaki çöküntü...
Birden bire tüm gündemleri yutuveren bambaşka bir şey oluyor oysa... Bir ev kadını, yanında kocası, başında tülbendiyle evinin içinden yaptığı sosyal medya yayınında, birden pornografik pozlar vermeye başlıyor. Bunun neticesinde seyircilerden paralar, hediyeler, alkışlar kazanıyor...
Mahremiyetin parçalanmasının önündeki en büyük set olarak bildiğimiz, en azından bu çöküşü yavaşlatacak bir imkân olarak düşündüğümüz aile kavramının çöküşüdür bu durum aslında. Koca, karısının para karşılığı soyunmasını gülerek seyrediyor, seyircilerse o kadar çok ki, her bir yandan onay üstüne onay alıyor kadın. Akrabalar, komşular, mahalleli, hiç önemli değil, hatta onlar da seyircisi olabilir bu bayağılığın bir parçası olabilir... Dolayısıyla, akrabalık, komşuluk, mahallelilik de parçalanıyor, hatta tükeniyor.
Böylece özel alan, kamusal alan haline geliyor. Transparan bir ortam var ediliyor. Kadın işte tam o esnada, yani olayların tavan yaptığı o anda kendisi olmaktan çıkıyor, yüzü, kimliği, ismi, adresi önemsizleşiyor, kadın genel bir bedenden ibaret hale geliyor. Ruhsuz bir beden.
Sosyal medyanın bu şekilde kontrolsüz, kuralsız ve kötü maksatlara açık şekilde kullanılması, o sosyal medyanın, sosyal medya olmaktan çıkıp, ayıplanan, kaçınılan, suçlanan bir başka mekâna evrilmesi sonucunu getiriyor aslında. Sosyal medyayı bir genel ev, kullanıcı kadınları genel kadın, kullanıcı erkekleri ise genel erkek durumuna indirgeyen bu süreç, aslında bir toplum suçu işliyor. İfşayı, elinden geldiğince sıradanlaştırarak güncelliyor. Merakları kışkırtıyor ve gözü ilanihaye kendinde tutmaya çabaladığı için, tahakkümcü bir tavır da sergiliyor bu pornografik teşhir. Arzuladığı tek şey kendisine baktırmak. Ve bir yığın ahmak, bir yığın güdülerinden ibaret mahluk, bu gösteriyi alkışlarken, kendi kimliğini, yüzünü, ruhunu bir kenara bırakarak, o şerefsizlik şölenine iştirak ediyor...
Üç harfli o sosyal medya ortamını, gazetelerin 3.sayfa haberlerinde, TV'lerin kadın programlarında, suç ve özellikle cinayet inceleme programlarında sık sık işitiyoruz. Aileler bu üç harfli sosyal medya ortamı yüzünden dağılıyor. Hatta ebeveynler, çocuklarını dahi unutup, göz ardı edebiliyor bu müptelalıktan dolayı. Boşanmalar, kavgalar, mutsuzluklar, şiddet, cinayet... Hepsinde bu sosyal medya ortamının pisliğe batmış parmak izleri duruyor...
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, kadın bedeninin sosyal medya aracılığıyla satılması, teşhiri ve değersizleştirilmesi konularında acilen harekete geçmelidir. Zira bu durum, kadının özgürleşmesi veya özne olma macerası değil, tam aksine cinsel obje olarak metalaşması serüvenidir. İnsan bedeni, ticaretin konusu olamaz. Velev ki kendi arzusuyla bile olsa teşhir, onu seyretmeyenleri, o zehirli halkaya dâhil olmayanları bile inciten, pedagojik olumsuzluğu barındıran bir paradokstur.
İnsan kendini teşhir ettikçe, daha çok görünür hale gelmez, aksine kendisi olmaktan çıkar, belirsizleşir, genelleşir. Teşhirci her ifşasında, eninde sonunda kendi bedeniyle umutsuzca karşılaşır, bedenini de açıp içini gösterme imkânı olmadığı için, bedeniyle ilgili mutsuzluğu tatminsizliği soyundukça, teşhir ettikçe artarak sürer. Göstermek, günümüzün başlı başına kabullendiği en büyük gerçek yerine geçmiştir. Bunun özgürlük adı altında ne kadar büyük bir baskı kurduğunu fark etmeyiz bile çoğu kez.
Bugün sosyal medya kullanıcılarının en yoğun olarak takip ettiği konuların sağlıklı yaşam, genç kalma, güzelleşme, moda olması sıradan bir algoritma değildir. Bunlar gayet bilinçli olarak zihinlerimize dikte edilmiş tercihlerdir. Çünkü günümüz insanı bedeniyle ilgili mutsuzluğu had safhada olan bir insandır. Bedenin gösterilmesi, ifşa edilmesi adeta modernleşmeyle denk bir eylem olarak sunulmaktadır.
Bu toplumsal yozlaşmaya dikkat etmek ve derin sonuçlarını öngörerek, geleceği ve nesli korumak adına onunla mücadele etmek gerekmiyor mu?