Ne kadar kızsak haklıyız. Adamlar birkaç görüntüden ve tencere gürültüsünden hareketle ülkemiz hakkında hiç hoş olmayan ifadeleri uygun görebildiler. Onların Türkiye aleyhine karar çıkardıkları gün, şikâyet konusu ettikleri görüntülerin yerini çoktan farklı görüntüler aldı.
Şu görüntüler: Taksim’de binler dev bir piyanonun yanına çökmüş Beethoven’in eserlerini dinliyor... Onların görevini bırakmasını arzuladıkları siyasetçi protestocuların temsilcileriyle görüşüyor... Orantısız güç kullandığı için kınanan polislerin âmiri kamu görevlisi gençlerle sohbet ediyor...
Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye aleyhine karara imza atanlar bu duruma çok şaşırmış olmalı...
Türkiye bunu hep yapıyor; hep yapmalı da...
CNN International ve benzeri uluslararası yayın kuruluşlarının yöneticileri de şaşkınları oynuyor olmalı... Öyle ya, daha bir gece önce, dünyanın dört bir tarafındaki izleyicilerine, ‘İstanbul’da isyan’ başlığı uygun görülebilecek bir uzun-filmi seyrettirmiş ve herkesi beklentiye sokmuşlardı. ‘İsyan’ ve ‘iç-savaş’ görüntülerinin Türkiye’de hükümeti devirmeyle sonuçlanacağı beklentisine...
Yakınlarda değişik Arap ülkelerinde, bir kaç zaman önce de eski Sovyet cumhuriyetlerindeki turuncu devrimlerde yaşandığı gibi...
‘Faiz lobisi’ sıfatının üzerine tam oturduğuna tam kâni değilsem de ülkelerin ekonomilerine zarar verebilecek birilerinin devrede olduğunu düşündüren rakamları değerlendirebilecek durumdayım. Artık eylemleri tetikletmek için mi, yoksa başlamasını fırsat bilerek mi, bilemem; ancak bir haftada sekiz milyar doları piyasadan çektikleri ve ülkeye yatırımı ciddi ciddi düşünenleri de etkiledikleri ortada o birilerinin...
Dün rakamlara baktım, Türkiye’den çıktıklarına pişman olmuş, yavaştan dönmeye başlamışlar...
Ülkemizin dostluğuna değer verdiği ülkelerin ilk başlarında ABD geliyor; kendisi de çok uzak olmayan bir müddet önce ‘Occupy Wall Street’ gösterilerine hedef olmuş ABD... Henüz bir ayı bulmayan bir süre önce Başbakan Tayyip Erdoğan’ı görkemli biçimde ağırlayarak hafif paslanmaya yüz tutmuş gönülleri yeniden fethetmiş Barack Obama’nın ve sürekli uğradığı Türkiye’yi ikinci adresi haline getirmiş John Kerry’nin ülkesi...
Her gün, günde neredeyse üç öğün, medya önüne çıkan Obama ve Kerry’nin sözcüleri, ülkemizi kınayan, yöneticilerini ayıplayan açıklamalar yapıp durdular...
“Ne oldu da CNN aracılığıyla Türkiye’den ulaşan görüntüler birdenbire kesildi” şaşkınlığını onlar da yaşıyor olmalı. Yaşıyor ve Ankara’daki büyükelçiliklerine ne olduğunu soruyor olmalı. İyi de, Ankara’daki büyükelçilikleri ne olduğunu anlayabilse, Başbakan Erdoğan ile yakın çevresini yalanlama çiğliğini hâlâ sürdürür müydü?
Onlar, yani Avrupa Parlamentosu’nda Türkiye aleyhtarı metne imza atanlar, CNN’nin yöneticileri ve ekran yüzleri, faiz lobisi veya her neyse o, Obama ile Kerry şaşıradursunlar... Türkiye onların en fazla bastırdığı gün büyük bir demokrasi sınavından başarıyla çıktı. Yeniden hortlatılmak istenen teröre geçit vermediği gibi, hâlisane bir girişimi lâyık olduğu ciddiyetle değerlendirerek... Olgun demokrasilerin davranacağı biçimde davrandı Türkiye...
Kime teşekkür etmeliyiz? İtirazcı gençlere? Onlara destek veren çevrelere? Onları dinleyerek doğru tavır sergileyen her düzeydeki yöneticilere?
Galiba hepsine teşekkür borçluyuz.