Olimpiyat Stadı’nda tribünlerde 70 bin kişilik dev kadro yerini almıştı. Büyük bir umutla her yere giden ve adeta takımı sahada diri tutan taraftar bu akşam yine iş başındaydı.
Beşiktaş, çeyrek final için okyanusları aşmıştı, derede boğulmaması gerekti. Tek gollü galibiyet, gol yemeden çeyrek finale çıkmaya yeter de artardı. Brugge’ün daha çok kontrataklarla ve uzun, havadan toplarla rakip arkasına atılan toplarla gol aradığını hepimiz ilk maçta öğrendik. Yine Brugge takımı, çok koşan, atağa çabuk çıkan ve özellikle yan toplarda becerisi yüksek oyunculardan kurulu bir takım. Avrupa kupalarında yenilgi yüzü görmemişler bu maça kadar. Beşiktaş takımının topu rakip alanda tutması taktik anlamda bu maç için elzem olandı.
İlk 45’te topa sahip olan, oyunu kontrol eden taraf Beşiktaş’tı. Ancak istenilen net gol pozisyonlarını ilk yarıda bir türlü yakalayamadılar. Rakibin ise De Sutter ile yakın mesafeden kaçırdığı kafa pozisyonu var ki gol olsa stat sessizliğe boğulacaktı. Ancak Brugge, organize bir şekilde kapanan, alan vermeyen bir defansif anlayışını sahaya yansıtınca ilk yarı 0-0 berabere sona erdi.
İkinci yarıya mutlak galibiyet arzusuyla çıkan Beşiktaş golü erken buldu. 47’de ceza alanı dışı sol çaprazında topla buluşan Motta, sol ayağıyla sağ üst köşeye topu gönderdi. Bu gol artık Brugge için riskleri almak zorunluluğu demekti.
Beşiktaş için ise bol pozisyona girmenin yolları açılmıştı. Nitekim Opare’nin getirdiği topta Mustafa golü yapsa Brugge’ün işi bitecekken, 61’de Simons’un kafayla indirdiği topu kontrol eden De Sutter, savunmanın da hatasını affetmedi ve Beşiktaş kolayı zora soktu.
Hakem Karasev 4. dakikada Demba Ba’ya yapılan faulü ve kırmızı kartı es geçerek maça damgasını vuran isimdi.
Beşiktaş dar kadrosu, saha sorunu ve yüksek olmayan mali tablosuyla hem ligde hem de Avrupa’da çok iyi işler başardı. Ancak Avrupa macerası sona erdi. Artık derbi maçını en iyi şekilde atlatmak hiç de kolay değil.