Terörizm, bir siyasi iradeyi uygulamalarından vazgeçmeye, politikalarını değiştirmeye, belirli ‘yerlerden’ çekilmeye ya da bir çatışma alanına çekmeye yönelik şiddet eylemleri olarak tanımlanır. Bununla birlikte teröre başvuranların kullandıkları yöntemler, seçtikleri hedef ve şiddet araçları her yerde farklılık gösterir.
En son ABD’nin Boston kentinde gerçekleşen patlamalar, bizlere Madrid ve Londra’daki patlamaları hatırlattı. Boston’da, eş zamanlı olarak bir dizi bomba patlatıldı. Bombalar etkili ancak çok da üstün teknolojiye dayanan türden değildi. Eylem, maraton koşucularının parkuru tamamlamasından sonra yapıldığına bakılırsa, hedef sporcular değil, spor yapan halk olarak seçilmişti.
Bu tür terör uygulamaları, halk arasında panik yaratma yoluyla iktidarı caydırma yöntemini ifade eder. Amerikan toplumunun bu konudaki korku ve dehşet eşiği düşünüldüğünde, etkili bir hedef seçimi yapıldığı söylenebilir.
Bazı eylemleri yapan, kimliğini belli eder ve üstlendiğini açıklar; her zaman doğru olmasa da, bu bir tür savaş ilan tarafın kendisini gizlemeden hedef yapma amacına işaret eder; yani hedefi üstüne çekme stratejisi uygular. Bazılarında ise, failin aranıp durması da terörün devamı niteliğinde olur; ki Boston’da bu yaşanıyor.
ABD’de...
Hele aynı sıralarda başka yerlerde de patlama olursa, paniğin bir bölgede değil tüm ülkede olması amaçlanmış denir: Ki bu ABD’de de bu ihtimal de mevcut. Ancak temel soru kimin ne amaçla bu eylemleri yaptığı sorusuna doğru yanıtı verebilmekte.
Eğer bir iç terör söz konusuysa, bunun siyah-beyaz ayrımına dayanan bir mesajı olduğu, neo-con beyazların siyasetini iktidara taşımaya yönelik yapıldığını ve küresel düzeyde Obama’yı desteklemeyen ama ABD ile rekabet eden oyunculardan destek alındığı söylenebilir.
Eğer bir dış terör ise o zaman da NATO’nun Afganistan’da sivillerin de ölümüne yol açan bombalamalarına bir karşılık olarak El-Kaide tarafından yapıldığı akıllara gelebilir.
Hangisi olursa olsun, bu eylem ABD’yi ‘çekilme’ ve geri adım atmaya davet eden eylemler; dolayısıyla soruyu, çekilenin yerine kim talip diye sormak mümkün. Buna hangi oyuncu ya da oyuncular talipse sorumluluğu orada aramak gerekir.
Türkiye’de...
Bazı terör eylemleri ise yine siyasi iktidarın ‘çekilmesini’, alanı boşaltmasını talep eder, ancak hedefine halkı değil resmi görevlileri, yani devleti koyar. Türkiye’de tanıdığımız terör genel olarak bu türe girer. PKK, yıllarca asker, polis, öğretmen, mühendis gibi hedefler seçmiş; devletin belirli yerlerde iş yapmasını engellemiş, dolayısıyla da bu bölgelerde ortaya çıkan siyasal ve sivil irade boşluğunu bir yandan kendi adına kullanmış, bir yandan da Türkiye’nin yönlendirilmesinde rol almak isteyen dış oyuncularla kendi başına ortaklık yapabilmiştir.
Ancak terör sadece bombaların patlatılmasıyla gerçekleşmez. İktidarın iradesini uygulamaya engel olmak için ona iş yaptırtmanın bir diğer yolu da sesli şiddet uygulamaktır.
Bu, iktidarın politikalarına yönelik protestoları, grevleri, tedhiş hareketlerini, toplantı basmaları ve tehdit savurmaları kapsar. Bugün Türkiye’de PKK’nın boşalttığı alanı, bu tür bir tür terörün doldurma ihtimali bulunuyor. Vatanın bölünmesi temasından hareketler yapılan bu tür eylemlerle PKK eylemlerinin nihai olarak aynı sonucu hazırlamaya yönelik olduğu söylenebilir. Zira her ikisi de karşılıklı güvensizlikleri, askeri ve polisiye önlemlerin artırılmasını, sivil siyaset alanının daralmasını ve bu manzara sonucunda da bölgesinde zafiyete uğramış devlet durumuna düşmesine yol açar.
Kısacası Güneydoğu’da görev yapan bir öğretmene yapılan saldırıyla İç Anadolu’da konuşma yapan bir hocaya yapılan saldırı arasında fark aranamaz.