Sosyal medyada PKK ve DAEŞ lehine iş görecek şu şekilde mesajlar dolaştırılmaya başlandı: “Türkiye genelinde beş bombalı araç varmış, bulunamıyorlar. Önümüzdeki dört gün içinde kritik saldırılar olabilir. Lütfen ailelere haber verin. Toplu taşıma araçları, metro ve otobüsler ilk tehlike. Mümkünse bir süre maksimum dikkatli olalım...eşe dosta yayalım”. Bu ve benzeri mesajları kimlerin yazdığı benim ilgim dışımda. Fakat bu türden mesajların nasıl bir fonksiyon gördüğünü yorumlayabilirim. Bu türden mesajlar, “gündelik hayatı felç edecek korku ve güvensizlik psikolojisi” üretmeye yarıyor. Bu psikoloji, tam da terör eylemlerini yapanların istediği şey.
Terör “korku ve güvensizlik psikolojisi” yaratmak için yapılır
Terör eyleminin amacı öldürerek düşman bildiklerinin sayısını azaltmak değildir. Nihayetinde intihar saldırıları ile ölecek insan, asker ve polis sayısı sınırlıdır. Esas amaç, bombalarla güvenlik kaosu yaratarak diğer tarafı siyaseten istediği noktaya getirmektir. Hedeflenen senaryo şöyledir: “Önce çok sayıda terör eylemleri ile gündelik hayat felç edilmeye çalışılır. Bu durumda insanlar kendini güvensiz ve korku içinde hisseder. Halk devleti ve hükümeti suçlar. Çaresiz kalan devlet, terör örgütünün taleplerini kabul eder”.
Teröre boyun eğmek veya eğmemek
Terör yapanların bu senaryosunun gerçekleşip gerçekleşmemesi bir çok faktörle ilişkilidir. Örgütlerin terör üretme kapasitesi bunlardan biri. Devletlerin güvenlik sağlama becerisi de diğer bir faktör. Ama en önemli faktörlerden biri de, geniş halk kitlelerinin terör eylemlerine verdiği tepki. Bu sebeple devletin teröre teslim olup olmaması biraz da halkın teröre teslim olup olmaması ile ilgili. Nihayetinde örgütlerin terör üretme kapasitesi var. Devletler de bu saldırıları her zaman önleyemiyor. Amerika 11 Eylül saldırılarını önleyemedi. İngiltere, İspanya ve Fransa da önleyemedi. Güvenlik görevlilerini eleştirmek ve sıkıştırmak hem hakkımız hem de görevimiz. Ama son kertede, terör eylemlerine mutlak bir güvenliğin sağlanamayacağını da bilmemiz gerekli.
Terör riski gerçekçi değerlendirilmeli
İhtiyacımız olan şey, terör eyleminin kurbanı olma riskimizi gerçekçi değerlendirmek. Toplu taşıma alanlarında risk var ama bu risk bu alanlara çıkılmayacak düzeyde değil. Yani her an her yerde bomba patlayacak psikolojisi gerçekçi değil. Gerçekçi risk değerlendirilmesiyle fobik korku halini birbirinden ayırt etmeliyiz. Güvenlik risklerini aşırı abarttığımızda, gündelik hayatımız olumsuz etkilenir. Tüm toplum birden abarttığında ise, gündelik hayat felç olur. Terör eylemi yapanların tam da istediği bu.
Toplum terör karşıtı aktör olabilir
Toplum terör yapanların istediği gibi korku psikolojisi ile gündelik hayatı durdurursa, şiddet amacına ulaşmış olur. Aksine, toplum terör eylemlerine meşruiyet vermez, yapanları kınar, gündelik hayatı devam ettirir ve devletin güvenlik güçlerine mücadele zamanı verirse, terör amacına ulaşmış olmaz. Nitekim, terör eylemlerine sabırlı ve dayanıklı olmayan toplumlar terörü sonlandıramıyorlar.
Hatta toplum aktör haline gelip, terör karşıtı organize tepkiler verdiğinde, terör eylemleri azalabiliyor. Örneğin İspanya’da çözüm sürecinde silahlı eylemlere devam eden ETA’ya karşı yapılan kitlesel yürüyüşler, ETA’nın silah bırakmasına etkili olmuştu. Aynı şekilde toplum, devletin de güç kullanımının hukuk içinde, etkin ve sosyal zeka içerecek şekilde olmasını talep ederek aktör olabilir. Olmalıdır da.