İmad Cebali, 2009’da Fransa’da terör suçundan dört yıl hapis yatmış ve 2012’deki Toulouse terör eyleminin sorumlusu Muhammed Merah’ın çocukluk arkadaşı. Abdulvahit Bağdali de Muhammed Merah’ın kayınbiraderi. Bağdali, 2013’de Suriye’ye gitmiş, ardından ailesini de oraya aldırmış. Gael Moriz ise sonradan Müslüman olmuş biri ve Irak’a cihatçı yollayan bir şebekenin üyesi.
Bu üç kafadar Şubat ayında Suriye’de buluşup IŞİD’e katılıyor ve her nedense Ağustos ayı sonunda Fransa’ya geri dönmeye karar veriyorlar. Fransa İçişleri Bakanlığı’nın iddiasına göre Türkiye üzerinden Suriye’ye giden bu kişiler, yine Türkiye üzerinden geri dönmeyi deneyip Türkiye-Suriye sınırına geliyorlar. Ancak bu noktadan sonra hikâyenin iki farklı versiyonu olduğunu belirtmek gerekiyor. Türk basınına göre Türkiye güvenlik güçleri onları alıkoyuyor. Fransa’da çıkan haberlere göre ise, bu kişiler Türk yetkililere kendilerini Fransa’ya teslim etmelerini istediklerini belirtiyorlar. Yani birinci versiyona göre yakalanıyorlar, ikinci versiyona göre ise kendileri teslim oluyorlar.
Belirtelim, hikayenin bundan sonrası epey acayip olduğundan Türkiye-Suriye sınırında ne olduğunun pek önemi kalmıyor.
Skandal
Türkiye’deki yetkililer yaklaşık üç hafta kadar bu kişileri alıkoyup gerekli bürokratik işlemleri gerçekleştiriyor, sonra da 23 Eylül günü onları Fransa’ya göndermek için Paris’e giden bir uçağa koyuyorlar. Bu arada teröristlerin Paris Orly Havaalanı’na gönderilmekte olduğu da Fransız yetkililere bildiriliyor.
Artık kim sızdırdıysa, Fransa’daki haber ajansları teröristler uçağa biner binmez konuyu basına aktarıyorlar; Orly Havaalanı hem polis hem de haberci akınına uğruyor. Ancak üçlü ekip uçaktan inmiyor.
Teröristlerin bindirildiği uçak firmasının adı verilmemiş, ancak pilot güvenlik nedeniyle bu adamlarla birlikte İstanbul’dan havalanmayı reddediyor. Bunun üzerine teröristler o uçaktan indiriliyor ve pilotu itiraz etmeyen başka bir uçağa bindirilip Fransa’ya postalanıyorlar. Ancak ufak bir ayrıntı var, teröristlerin bindiği uçak Paris değil Marsilya’ya giden bir uçak. Dolayısıyla teröristler, Paris’te kendilerini tutuklamak için bekleyen polislerle değil, Marsilya’daki pasaport kontrolü yapan polisler tarafından karşılanıyorlar.
Ülkeye girişi sakıncalı bulunan, aranan, iade sonrası tutuklanacak olan bu kişilerin pasaport kontrolleri “temiz” çıkıyor ve ellerini kollarını sallayarak Fransa’ya giriş yapıyorlar.
İstihbarat paylaşımı
Fransa vatandaşı oldukları için Schengen üyesi tüm ülkelerde de rahat rahat dolaşabilecek bu “en çok aranan üç kişi”, terörizmle mücadele konusundaki işbirliği örnekleri bakımından literatüre geçmiş durumdalar. Eğer terörizmle mücadelede istihbarat paylaşımı denen şey bu ise, Türkiye’nin Fransa ile olan işbirliğine epeyce dikkat etmesi gerekebilir.
Üstelik bu skandalın Türkiye’ye sıçrama riski de bulunuyor. Fransa İçişleri Bakanlığı, teröristlerin Paris yerine Marsilya uçağına bindirildiklerinin kendilerine haber verilmediğini ileri sürerek sorumluluğu Türkiye’ye atıyorlar; Türkiye ise haber verildiğini söylüyor. Bu arada kabahatin Türkiye’de olduğu hissi uyansın diye olsa gerek, konuyu haber yapan basın yaklaşık 350 Fransa vatandaşının Suriye’ye Türkiye üzerinden savaşmaya gittiğini, son bir ay içinde geri dönen 180 kadar kişinin çoğunun da yine Türkiye üzerinden geldiğini yazıyor.
Fransız basını haklı. Fransa her aranan adamını üç kafadar gibi kolayca içeri alıyorsa, buna engel olmak Türkiye’ye düşer!