TSK’daki anlayış değişikliği sahaya da yansıdı. Teröristle mücadelede belki de son 30 yılın en başarılı dönemini geçiriyoruz. Şehit sayısındaki yükseklik bu başarıyı görmeyi engellese de, PKK’nın en yoğun şekilde saldırdığı son 6 ay içinde örgütün kaybı bin teröriste yaklaştı. Terörist kayıplarındaki artış tek başına başarının ölçütü değil elbette. Ancak etkisiz hale getirilenler arasında bölge sorumlularının sayısındaki artış ve PKK’nın planladığı pek çok eylemi ağır kayıplar vererek uygulayamaması önemli gelişmeler. Örgüt kan kaybediyor. Şu anda dağlarda eylem yapmakta bile zorlanıyorlar. Kışa çok kötü şartlarda giriyorlar.
Teröristle mücadeledeki değişimin bir boyutunu TSK oluşturuyor. Genelkurmay geçmişten farklı olarak terörle mücadeleyi kendi hükümeti ile mücadeleye tercih etti. Başka bir deyişle PKK Genelkurmay’ın tehditler listesinde belki de ilk defa birinci sıraya yükseldi. Aynı bağlamda yakın bir zamana kadar Ergenekon ve Balyoz gibi davaları bahane ederek isteksiz davranan komuta kademesi bugün terörle mücadelesini yürütülen davalardan bağımsız olarak gerçekleştiriyor. Hal böyle olunca birkaç yıl öncesine kadar Jandarma karakollarının önünden elini kolunu sallayarak silah taşıyan teröristler Jandarma görünce köşe bucak saklanmak zorunda kalıyor.
Terörist gibi yaşıyorlar
TSK’daki bir diğer değişiklik çakılı mücadele anlayışının adım adım terk edilmeye başlanması. Daha önceleri sadece terörist saldırırsa karşılık veren güvenlik güçleri bugün terörist avına çıkıyor. Üstelik bunu da düzenli birlik anlayışında boş arazide uzun yürüyüşler şeklinde yapmıyorlar. Terörist arazide nasıl yaşıyorsa tıpkı onun gibi araziye uyum sağlayan ve o bölgeyi tehditten temizleyinceye kadar orada kalan bir yaklaşım ortaya çıktı.
Bir başka değişim ise işbirliğinde yaşanıyor. Hala istenilen düzeyde olmasa da asker ile polis arasında müthiş bir paslaşma başladı. Özellikle Jandarma Özel Harekât (JÖH) ve Polis Özel Harekât (PÖH) güçleri teröriste karşı en etkili iki güç durumuna geldi. JÖH ve PÖH’ler dağda teröristlere göz açtırmıyor. Hava ve Kara Kuvvetleri de bunları destekliyor.
Son olarak TSK sıcak çatışma alanında zorunlu askerliğini yapan erler yerine profesyonel askerlerle mücadele edeceğini açıkladı. Biliyorsunuz yıllardır bunları tekrar ediyordum ve bazı generallerimiz sırf bu uyarılarım nedeniyle bana kızıyorlardı. Gelinen nokta sevindiricidir. Teröristle mücadeleye ruhen ve bedenen hazır olmayan erleri sokmak hem o insanlara hem de TSK’ya büyük haksızlıktı. Hatadan geç de olsa dönülüyor. Ancak Genelkurmay Başkanlığımıza hatırlatmak isterim, teröristle mücadeledesadece profesyonellik değil, uzmanlık da önemlidir. Başka bir deyişle teröristle mücadelede uzman çavuş, teğmen veya yüzbaşıları değil terör uzmanı çavuşları, teğmenleri ve yüzbaşıları görevlendirmek gerekir.
Bir diğer değişim de kurmay aklın henüz yeterli düzeyde olmasa da sahaya yansımasıdır. Belki de ilk defa olarak generallerimiz terörü gündemlerinin en tepesine yerleştirdiler ve bu sayede daha etkili bir mücadele ortaya çıkıyor.
Polis de değişti
Sadece TSK değil, Polis ve Jandarma’da da büyük bir değişim var. Bunda ise İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in rolü büyük. Şahin terörle mücadelenin esasını çok iyi özümsemiş bir bakan. Ayrıca Bakan Şahin tüm kurumların uyum içinde çalışabilmesi için özel bir çaba sarf ediyor. Fakat bu başarılarına rağmen medya Bakan Şahin’i “sürekli gaflar yapan, beceriksiz” bir insan gibi göstermeye çalışıyor. Kısacası birileri teröristle mücadelede gelmiş geçmiş en iyi bakanlardan birini hafifletme çabasında. Belki Sayın Şahin çok iyi bir hatip değildir, ama şurası kesin eğer bakanlık koltuğunda İdris Naim Şahin gibi bir bakan olmamış olsaydı bugün Güneydoğu ve İstanbul sokaklarında belki de kan gövdeyi götürüyordu.