Herkesten değişim talebinde bulunan ve herkesi suçlamayı maharet sayan medya, terörün haberleştirilmesi mevzuunda bir arpa boyu yol alabilmiş değil (...) Terör eylemi sonucunda şehit düşen askerlerimiz, şehit yakınlarının yüreklerimizi dağlayan çığlıkları, toplumda infial oluşturacak fotoğraflar, vatandaşı karşı karşıya getirebilecek üslupla yazılan kışkırtıcı metinler, ruh sağlığımızı yerle bir edecek görüntüler. (...) biri çıksa ve ‘Pardon! 30 yılda medya nasıl bir ders aldı bunca yaşananlardan?’ dese medyanın söyleyecek tek kelimesi yok. (...)
‘Yaptığınız yayınlarla terörün propagandasına alet olmayın’ denince bazı meslektaşlarımız rahatsız oluyor ve hemen savunmaya geçiyor. Eğriye eğri, doğruya doğru. Türk medyası, terör eylemlerini çağdışı bir medya anlayışıyla halka takdim ediyor. Dünyada bu kadar serseri yayın yapan, sorumluluk anlayışından uzak bir başka medya yok. 11 Eylül olayları sonrasında Amerikan medyasının takındığı sorumlu tavır belli. Batı medyası terör eylemlerinin sunuluş biçiminde topyekun bir direniş ve sorumluluk sergiliyor. Bizdeki gazete ve TV yöneticileri bu durumu bal gibi biliyor; ancak siyaseti kendine göre planlamak isteyenler, terör eylemlerinden medet umuyor.
“Acı olan, üzücü olan bu! Çünkü terörün hedefi demokrasinin ta kendisidir ve onunla mücadele siyaset üstü bir şuur gerektirir. ‘Cenaze evinde düğün yapılmaz’ diye harika bir atasözümüz var. Doğrudur. ‘Ateş düştüğü yeri yakar’ çünkü. Şehit cenazeleri üzerinden siyaset yapmak, kalıcı düşmanlıklar devşirmek, şehit ailelerinin çığlıklarından reyting elde etmeye teşebbüs etmek gazetecilik ilkelerini hiçe saymak olduğu gibi, teröristlere de istemeden de olsa- hizmet etmek demektir.”
***
Yukarıdaki cümleler Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın 28.06.2010 tarihli ve aynı başlıklı yazısından. Son derece hakkaniyetli ifadeler öyle değil mi?
Şehit cenazeleri üzerinden AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef alan yayınların yapıldığı şu günler ile bu yazının kaleme alındığı 2010 Temmuz’u arasındaki en büyük fark Dumanlı’nın kaygı ettiği “teröre medya desteğinin” artık sıradanlaşması ve Paralel Yapıya yakın medya organlarının da teröre destek konusunda en önde gidiyor olması.
Bu şahsi fikrim değil sadece, aynı zamanda Dumanlı’nın yazısından çıkan netice...
***
PKK’nın terör saldırılarını “Türkiye iç savaşın eşiğinde” vurgusuyla haberleştirenler, elini silaha ilk atan ve hatta aslında hiç çekmemiş olan PKK olmasına rağmen “7 Haziran seçimlerinde AK Parti tek başına iktidar olamadı diye Erdoğan Çözüm Süreci’ni bitirdi” diyenler, PKK’nın arayıp da bulamadığı yardım ve yataklık hizmetini sunmuş oluyorlar.
Şu gün bir zamanların “ana akım medyası” denilen gazeteler de dahil AK Parti karşısında saf olmuş tüm yayın organları ama az ama çok terör örgütü yöneticilerinin demeçlerini çoğaltarak dolaşıma sokmakla meşgul.
Erdoğan ve AK Parti muarızı medyayı PKK saflarında buluşturan Erdoğan düşmanlığının bir cüzü doğrudan medya organları arasında yaşanmakta. Star Medya Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sancak’a yönelik suikast girişimine karşı sergilenen tavırda da benzer bir yön var.
***
Uzunca bir süredir “yandaş medya”, “havuz medyası” gibi ifadelerle başlatılan itibarsızlaştırma ve aşağılama taktikleri giderek dozu ve tonu ağırlaştırılarak hedef gösterme noktasına geldi. Bu süreç nihayet Star gazetesine ve yönetim kurulu başkanına karşı saldırılarla neticelenmişken bile hala medyadaki bu tahkir edici dilden vazgeçmemek terörün ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değil.
Şu aşamada bize sadece bütün bunların şuurlu mu yoksa şuursuzca mı yapıldığını ayır etmek düşüyor.
Cumhurbaşkanı’nı PKK’nın “meşru hedefi” olarak görenlerin, “Erdoğan’ı devirse devirse PKK devirir” planına onay verenlerin bile isteye dahil oldukları bir ihanet oyunu bu.
Allah en iyi oyun bozandır!