Geçen haftalarda yazdığım bir yazıda AK Parti’nin terör olgusuna ve terörist yapılanmalara karşı ilkesel duruşunu ifade etmiş, Başbakan Erdoğan’ın her türlü aşırılığa karşı olduğuna dair söylemlerine değinmiştim. Özellikle Suriye’de gündeme gelen silahlı örgütlere karşı AK Parti’nin pozisyonunu yansıtan o günkü yazımda son dönemde ‘İslamcı terör’ yaftasıyla bir algı operasyonu yapıldığına değinmiştim.
Başbakan Erdoğan’ın ve Cumhurbaşkanı Gül’ün bu konudaki vurguları Türkiye’nin net tavrını ortaya koyuyor. AK Parti’ye yönelik uluslararası psikolojik harekat çabaları bu yüzden akamete mahkumdur.
İslam ile terörü bir arada anmaya alışan kimi odakların üretmeye çalıştıkları algının ötesinde buna çanak tutan olaylar da yaşanmıyor değil. Birkaç gün içinde gerçekleşen kanlı olaylar, üzerine ciddiyetle gidilmesi ve sorgulanması gereken bir durum ortaya koyuyor. Peşaver’de Kiliselere yönelik saldırılar, Kenya’da bir işmerkezinde gerçekleşen katliam İslamcı örgütleri gündeme taşırken, İslam’ın adını lekelemeye çalışan odaklara da malzeme vermiş oldu.
Bu tür olaylar karşısında en yüksek ve en net tepkiyi vermek şarttır. Bu olaylar açıkça terör olaylarıdır ve değil İslami, insani hassasiyeti olan hiç kimse bunlara müsamaha gösteremez.
Biz, zalimin de, mazlumun da kimliğine bakarak tavır takınamayız. Masum insanları katleden anlayış topyekün insanlık için bir tehlikedir.
Bu terörist saldırılar insanlık dışı olduğu için lanetlenmekle kalmamalı, İslam’ı lekelemek isteyenlere malzeme verdiğinden dolayı daha güçlü şekilde kınanmalıdır. Cehalet, ilkellik ve vahşetle yoğrulan bir anlayışın İslam adına verebileceği bir katkı yoktur. İslam alimlerine düşen sorumluluk bu tür anlayışlara karşı güçlü bir çağrı yapmak, bu zihniyetin filizlenmesine sebep olan düşünce biçimlerine karşı mücadele etmek olmalıdır.
***
Türkiye’de de bir dönemler bu tür vahşet ve cehalet örneklerine şahit olduk. Kendisini merkeze yerleştirerek ‘amaca ulaşmak için her yol mubahtır’ diyen bir anlayış büyük felaketlere kapı açar, sadece ve sadece bağnazlık üretir. Masum bir insanı katletmenin tüm insanlığı katletmek anlamına geldiğini idrak edemeyen bir zihniyet, başlı başına bir sorundur.
El Kaide’nin dünya genelinde taşeron üstleniciler üzerinden gerçekleştirdiği saldırılar sadece kirli işbirlikleri ve yönlendirmelerle izah edilemez. Bu çarpık anlayışın zemin bulmasına sebep olan düşünce biçimleri ciddi şekilde sorgulanmak durumundadır.
AK Parti iktidarı bu tür şebekelere karşı ciddi bir mücadele içinde olmuştur. El Kaide terör örgütüne yönelik bu yıl içinde 8 ilde 17 operasyon gerçekleştirilmiş, 101 şahıs yakalanmıştır. Dayandığı ideoloji, mezhep veya dini anlayış ne olursa olsun her türlü silahlı örgüt, terör ve şiddet yapılanmasının üzerine kararlılıkla gidilmiştir.
Bu sebeple bu tür örgütler Türkiye’yi ve AK Parti’yi hedef alan açıklamalarda bulunmuşlardır.
NOT: Geçen haftaki yazımda İstanbul seçimlerine değinmiş, İstanbul’un genel seçim ve yerel seçim oy oranlarıyla anket sonuçlarını irdelemiştim. İstanbul’un geçen milletvekili genel seçimindeki oy oranını, AK Parti’nin Türkiye geneli oy oranı gibi algılayan çevreler haklı-haksız bir kısım eleştiriler getirdiler. Bu rakamların İstanbul’la ilgili olduğu bence açıktı, ama bir ifade eksikliği varsa elbette bu bana aittir. Bu rakamlardaki asıl yanlışlık, İstanbul geneli sonuçlarını değil, İstanbul birinci bölge sonuçlarını yansıtmasıydı. Diğer tüm sonuçlar ise doğruydu. Bu karışıklık için okurlarımın affını diliyorum.