Bizim şarkımız, türkümüz, şiirimiz, hasretimiz, kaderimizdir Fırat. Bu ulu nehrin Türkiye'de kat ettiği yol, 1000 km civarındadır. Erzincan Akyurt'tan doğar Fırat. Erzincan, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Gaziantep illerinden geçerek, Karkamış'ın biraz doğusundan Suriye Cerablus'a geçer Fırat. Suriye ve Irak'ı aştıktan sonra, Dicle nehriyle birleşerek “Şat' tülArab” ismini alır ve Basra Körfezi’ne dökülür.
Nehirler memleketlerin kaderini belirler. Medeniyetlere ev-yatak olurlar. Bugün Orta Doğu dediğimiz coğrafya, insanlık tarihinin hafızasıdır.
***
Bugünlerde hem vekalet savaşlarının joker kartı halinde iş gören terör örgütlerinin hem de müttefikimiz olduğu halde ABD'nin, Türkiye'nin güvenliği hilafına birleştikleri bir kötülük paktıyla karşı karşıyayız. Prof. Numan Kurtulmuş'un ifadesiyle ‘terör konfederasyonu’ bu...
Üstelik sadece Türkiye aleyhine de değil. “Fırat'ın Doğusu” şeklinde işittiğimiz haberler, aslında Orta Doğu haritasının yeniden düzenlenmesi anlamını taşıyor. ‘2.Sykes Picot’ resmen!
1916 yılında Osmanlı Devleti'nin Kuzey Afrika ve Arabistan'daki eyaletlerinin, İngiliz kuvvetlerince peyderpey işgali sonrasında imzalanan Sykes Picot antlaşması, 2002'ye kadar sürecek Orta Doğu haritasının sınırlarını belirlemişti. Halkları, şehirleri, köyleri, akrabaları hoyratça birbirinden ayırmış bu antlaşma, Osmanlı sonrası Orta Doğu’yu ve Kuzey Afrika'yı adeta cetvelle milim milim çizerek kurmuştu 1916'da.
Her şeye rağmen bu hoyrat harita, 2002'ye kadar geçerliliğini korumuştu. 2002'de başlayan süreçte, Irak'ın ABD tarafından işgaliyle harita yeniden alev almıştı. ABD feci katliam ve akıl almaz işkenceleriyle korkunç bir insanlık suçu işledi. Irak'ı işgalinden itibaren yaşadıklarımız, büyük katliamlar, feci yok oluşlar, insan onurunun paramparça edilişiyle, önce Irak 3'e bölündü. Ardından aynı dramatik çöküşü, Suriye'de yaşadık. Suriye'deki iç savaş, feci neticeleriyle tüm dünyayı ama özellikle Türkiye'yi sarstı. Suriye'de kimyasal silah bile kullanıldı, halk ya hunharca öldürüldü ya da yurdundan sürüldü. Suriye'deki etnik temizliğin ardından kötülüğün gözleri Türkiye'ye çevrildi. Mazlum Suriye halkından temizlenen yerleri ‘terör konfederasyonu’na peşkeş çekmek istiyorlar.
Hem Irak, hem Suriye paramparça olurken, Fırat üzerindeki 3. hamle, Türkiye'ye yönelikti artık... Irak ve Suriye gibi Türkiye'yi de paramparça edeceklerini hesap ederek kuruyorlar bugünkü kirli oyunlarını. Bu yüzden Türkiye, meşru müdafaa hakkına; ‘Fırat Kalkanı’ adını verdi.
Terör figüranları olarak PKK'sı var, PYD-YPG'si var, DEAŞ var, DHKPC var, FETÖ var. Tam bir kötülük konfederasyonu. Ama bunlar, tabiri caizse kiralık katiller ordusu, her birine ayrı ödüller vaat edilmiş. Siz asıl suçluyu arıyorsanız, vaat edene bakın! Vaat eden kim? ABD...
‘Fırat'ın Doğusu’ derken, Türkiye ile ABD arasındaki savaştan bahsediyoruz aslında.
***
Türkiye'nin Allah korusun Suriye veya Irak gibi olması, bütün İslam alemi için izmihlal olur. Zira ‘millet varlığımız’ dediğimiz geniş ve mazlum coğrafyanın umudu, himayedarı, belkemiği ve dayanağıdır Türkiye. Aklımızı başımıza toplayalım!