Sadece Ankara’nın kalbi değildi patlayan o akşam. Türkiye, tüm zerreleriyle sarsıldı. Suriye krizinde en başından itibaren, yaşadığı tüm uluslararası hukuk körleşmelerini, diplomatik çaba ve sabırla göğüsleyen Türkiye için... Sabrın tükendiği akşamdı...
Caddelerin kesiştiği bir kavşakta, günün en kalabalık ve telaşeli saatinde, okul ve iş çıkışı dakikalarında, sivilleri olduğu kadar rütbeli ve kurmayları da hedef aldığı aşikar, başkentin gayet simgesel bir konumunda, Türkiye’nin şahdamarına kast eden bir ölüm vuruşu...
Her şeyden evvel bunun yıllardır maruz kaldığımız terör dalgasının bir parçası olarak geçiştirilemeyeceğinin sözgelimi bazı terör liderlerinin iddia ettiği cinsten bir takım “öfkeli Kürt gençleri”nce tertip edilmiş bir vaka olduğunu söyleyip geçemeyeceğimizin altını çizmek gerek. Zira bu kısmı, hadisenin kriminal kısmıdır ve elbette adli makamlar suçluyu/suçluları tespit edip hukuk yürüyüşünü tevzi edeceklerdir. Lakin bu son saldırı, “vekalet savaşı” olarak görülen ve taşeron terör gruplarınca sürdürülen bölgesel “proxy war”ların bir aşama üstündedir...
Asıl mevzu, Türkiye’nin varoluş meselesine yöneliktir. Türkiye’nin beka meselesidir. Türkiye’nin hayat memat meselesidir... Bizim evvela bunu fark etmemiz gerekiyor. Bu sorumluluğu vicdanımızda hissetmemiz gerekiyor. His dünyamızdan bilgi ve bilinç üst dünyamıza, idrak mesabesine çıkartabilmemiz icap ediyor... Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da söylediği gibi; ‘’Türkiye meşru müdafaa hakkını kullanacaktır.’’
***
Son yaşadığımız facia, tavşana kaç tazıya tut diyen müttefiklerimizin ikiyüzlülüğünü de buz gibi ortaya koydu.
ABD Dışişleri Bakanı Sözcüsü Kirby: “PYD’yi terör örgütü olarak görmüyoruz” demişti.
Oysa aynı ABD’nin istihbarat örgütü CIA’nın raporlarında PYD için “illegal örgüt” tanımı yer aldığı halde...
Aynı anda Türkiye için “stratejik ortak”, PYD için “taktik ortak” diyebilen bir ABD var karşımızda...
Suriye’den pay kapma telaşında Rusya karşısında gecikmişliğini de tolere edebilmek adına gayet toy ve açılımsız bir insiyakla belki de siyasi tarihinde ilk kez Rusya ile ittifak halinde... Dikkatle altını çizelim. ABD ilk kez Rusya ile ittifak halinde; üstelik Türkiye karşıtlığında...
***
Türkiye sınırında bir Kürt yerleşimi olmasına karşı mı?
Elbette hayır!
Kürt yapılanmasına, Kürt siyasetine, Kürt yerleşimine, Kürt varlığına, Kürt devletine karşı değil... Türkiye’nin karşı olduğu, bu oluşumun kendi bütünlüğüne, kendi güvenliğine tehdit oluşturması. PYD, bunu yapan bir terör örgütü olduğu için Türkiye, PYD ile mücadele ediyor. Suriyeli Kürtlerle değil... PYD, sırtını Suriye’nin kan emici diktatörüne dayamış halde, Rusya’dan İran’dan aldığı destekle bölgede kendisine alan açıyor ve Türkiye’nin güvenliğini hedef alan saldırılar düzenliyor. Bölgede tertip ettiği etnik temizlikle yerinden yurdun ettiği insan selini Türkiye’ye püskürtüyor. Krizin en ağır bedelini Suriye halkından sonra Türkiye ödüyor, tüm dünyanın gözleri önünde... PYD’nin etnik temizliğine maruz kalan bölge insanının sığınacağı güvenlikli bölgeye izin vermeyen uluslararası kamuoyu, Türkiye’yi adeta bir mülteci ülkesi olarak görmek istiyor...
İsrail’in kuruluşuna benzer bir şekilde, milyonlarca insanı yerinden yurdundan çıkartan bir oldu bittiyle, Suriye haritası yeniden dizayn ediliyor...
Bunun karşısında “Bir Dakika Durun Ne oluyor!” diyen tek yürekli ses olan Türkiye ise... Ankara’da kalbinden vuruluyor...
Irak’tan sonra Suriye’yi de yutmuş olan bu savaş artık Türkiye’nin hayatına kast ediyor...