Fenerbahçe’nin hukuksal, Beşiktaş’ın parasal sorunlar ve yanı sıra cezalarla boğuştuğu zorlu bir yıpranma sürecinde; sorunlu yapısından, güçlü bir başkan ve güçlü bir teknik yönetmenle hızla sıyrılan Galatasaray, yurt içinde en öne çıkan kulüp olmuştu. Bu dönemi iyi değerlendirmekte, hızla iyileştirdiği ekonomik yapısıyla iç başarılarda nerede ise dizi çekmeye başlamıştı.
Derken iki iç gücü çatıştı! Ve elbette Başkan gücü, ‘eleman’ gücüne üstün gelecekti. Geldi. Terim gitti.
Ve ‘Terim sınavı’ gerçekte şimdi başlıyor. Başarı, yalnızca ondan mı yoksa yönetimin ve futbolcunun kalitesinden mi kaynaklanıyor, Terim’in yokluğunda anlaşılacak. Başka açıdan bakar isek, oyuncunun da yöneticinin de sınavı var şimdi.
Maç için, öncelikle şunları söylemek gerek. Rizespor ligde beşte dört kazanırken, bunu rastlantıyla değil, oturmuş düzeyli bir futbol kimliği ile başarmış, onu gösterdi. Ve Galatasaray takımı, kesinlikle teknik yönetmenini yitirmiş olmanın olumsuz etkisi içinde değildi. Hayat devam ediyordu ve sahada her şey dün ne kalitede ise bugün de öyleydi.
Her futbolcu profesyonel davranışla elinden geleni yapmanın peşindeydi. Mücadele iştahı yerindeydi.
Rizespor, rakibinin süper hücum gücü ile üzerine geleceğinin hesabını yaparak, daha çok ilk yarıda, takımca savunma yapmaya öncelikli özen göstererek, üstüne çabuk ataklar planlayarak oynadı.
Bu yapı içinde en çok heyecan üreten, ne Drogba idi ne Burak ne Sneijder. Oyuna bir süre renk veren, ilk kez ilk onbirde sahaya çıkan 19’luk Bruma’ydı. Çok hızlı ve çok çabuk bir oyuncu. Bu özellikleri ile pozisyon üretti, pozisyona girdi. İzleyene keyif verdi. Ancak gol için topa vururken ayağının ayarını da tutturamadı! Üç gol kaçırdı! İlginçtir, Burak da onunla yarışırcasına kötü gol vuruşları yaptı dün!
G.Saray sonuç alamadıkça gerildi, sinirlendi. Selçuk’un ikinci sarısını ve kırmızıyı görmesinin altında da bu yatıyordu. Cimbom, Terim’den sonra da bir beraberlik aldı. Bu dördüncü. Galatasaray’ı sahada da dışarıda da huzura götürecek, gerginliklerini attıracak ilaç, kuşkusuz maç kazanmak. O zaman ne Terim sızısı kalır ne başka bir şey...