Ramazan ayının oruçtan sonra en çok görünen ibadeti Teravih namazıdır.
Görünen dedim, çünkü insanın ruhunu bedenini ve toplumunu etkilemek gibi görünmeyen daha önemli özellikleri vardır Ramazan ayının.
Bununla birlikte Teravih namazı Ramazan ayının cemaat olarak eda edilegelen -münferiden de kılınır-bir ibadeti olması hasebiyle sair zamanlarda dolmayan camilerin dolmasını sağlaması açısından da önemlidir.
Teravih namazı hanımların ve çocukların camilere daha da yoğun biçimde yönelmesini de sağlar.
13 yatsı ve 20 teravih olmak üzere toplam 33 rekatlık bir namazdır Ramazan gecelerinin ibadeti.
Namaz kıldıran imamın kıraati bozuk, sesi bed ise Teravih kılanlar bir ton dayak yemiş gibi ayrılırlar camiden.
Ama kıraati ve sesi güzel ise bir 33 rekat daha kılsalar usanmazlar.
Neyse ki Diyanet, cemaatin bol olduğu camilere yapılacak atamalarda bu hususa itina ile yaklaşıyor. Özellikle Selatin camilerindeki imam ve müezzinlerin sesleri de kıraatleri de dinleyeni etkileyici özelliklere sahiptirler. Çoğu da meşhur müzisyenlerden geri kalmayacak derecede eğitimlidirler.
Tabii ki bu özelliklerinin yanı sıra Osmanlı medeniyetinin mümtaz bir uygulaması olan Enderun Usulu Teravih ve Cumhur Müezzinliği ile teravih kılınıyorsa cemaat o gece bitsin istemez.
Değerli bir ilahiyatçı ve müzisyen olan Mehmet Kemiksiz kardeşimiz, bir asırdır unutulmaya yüz tutmuş bu usulü 2010'dan beri ihya ve icraya başlamış ve bizleri yeniden o güzellikle buluşturmuştur.
Geçen hafta Üsküdar Valide-i Cedid (Gülnuş Emetullah) Camii imamı Ahmet Uzunoğlu'yla karşılaştığımızda, 'Salı ve Cuma günleri Enderun Usulü teravih var' diye haber verince 5 Nisan Salı günü gittim.
Hakikaten namazı ve camii sevdiren 33 rekat namazı tadına vararak kılmanın ne demek olduğunu yaşayarak gördüm.
Enderun Usulü sadece cami içine hitap etmiyor.
8 Nisan Cuma günü de yine aynı camiiye yaklaştığımda ezanın da diğer vakitlerden farklı okunduğunu gördüm. İki müezzin karşılıklı olarak (münavebeli) Rast makamında öylesine güzel ezan okudular ki daha camiiye girmeden insan ruhunda bir ferahlık hissediyor. (Makam bilgilerini Mehmet Kemiksiz beyden aldım.)
Minberin sol tarafında safa durdum. Arada minber olduğu için imamı görmüyordum.
Müezzin yine Rast makamında kamet getirdi, imam da Rast makamında yatsı namazının dört rekatını kıldırdı. Ama imam cami imamlarından değildi. Sesini tanıyamadım.
Teravihe kalkmadan önce müezzinler Isfahan makamında salavat getirdiler ki 5 müezzinin birden getirdiği salavatın etkisi insan üzerinden hoş bir ürperti uyandırıyor.
İmam da aynı makamla ilk dört rekatı kıldırdı.
Sesi o zaman tanıdım. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş hocaydı namazı kıldıran.
İkinci dört rekattan önce müezzinler o etkileyici sesleriyle Rast makamında "Ey Âşıkı dildâre, gel nûş edelim bâde' ilahisini okuduktan sonra salavatı Saba makamıyla getirdiler.
İmam da ikinci dört rekatı Saba makamıyla kıldırdı.
Doğrusu Erbaş hocanın makamlara bu kadar hakimiyetini bilmiyordum.
Üçüncü dört rekattan önce müezzinler yine Hüseyni makamıyla "Affet isyanım benim halim yaman Allah'ım" ilahisini okudular, Hüseyni makamıyla salavat getirdiler.
İmam da Hüseyni makamıyla kıldırdı namazı.
Dördüncü dört rekattan önce müezzinler yine Hicaz makamıyla "Ya vasial mağfiret, Halime senden meded ya sabıkal merhamet" ilahisini okudular salavatı Hicaz makamıyla getirdiler.
İmam da namazı Hicaz makamıyla kıldırdı.
Beşinci dört rekattan önce Acemaşıran makamında, "Donandı her yer kandiller ile, doldu camiler müminler ile" ilahisi okundu; salavat Acemaşıran ile getirildi.
İmam da namazı Acemaşıran ile kıldırdı.
Teravih bitti bir müezzin Acemaşıran makamında, "Taştı rahmet deryası gark oldu cümle asi, dört kitabın manası la ilahe illallah" kasidesini okudu.
Ama ne okuma.
Sesinden tanıdım Mehmet Kemiksiz'di okuyan. Zaten namaz boyunca coşturdukları cemaat üzerinde bu kaside fırtınalar estiriyordu. Benim de içimden 'Allah Allah' diye haykırasım geldi o derece etkiliydi.
Kaside Itrî'nin Segah makamındaki salavatına bağlandı. Salavatttan sonra duaya geçildi ama dua esnasında müezzinlerin âmin sedaları insanı alıp götürüyordu.
Hüzzam makamında salavat ile vitir namazına kalkıldı.
İmam vitrin iki rekatını Hüzzam, son rekatını Muhayyer makamı ile kıldırdı.
Doğrusu Erbaş hocanın makamlara bu denli hakimiyeti hem şaşırttı hem de sevindirdi.
Ayrıca namazları ne acele ne yavaş tam kararında kıldırarak namazın erkanına da riayet ettiğini belirtmeliyim.
Namaz sonrası müezzinlerin yine topluca "salaten tüncina" duasını Segah makamıyla okumaları, tesbihâta cehri iştirakleri, son dua bölümünde yine bir taraftan etkileyici âmin sedalarının yanı sıra "اللهم يا مقلب القلوب ثبت قلبى على دينك – اللهم يا محول الحول و الاحوال حول حالنا الى احسن الحال - "Ey Kalpleri çeviren Allah'ım, kalbimi dinim üzere sabit kıl. Ey halleri değiştiren Allah'ım, hallerimizi en güzeline çevir." gibi Peygamber dualarının yine etkileyici biçimde seslendirilişleri ve Rast makamıyla Mihrabiye'ye geçişle namazın sona erişi.
Ben kısaca burada yazıya döktüm ama oradaki halaveti yazıyla anlatmak mümkün değil yaşamak gerekiyor.
Öte yandan bu usulü her imam ve müezzinin icrası da mümkün değil. Söz konusu makamların kasidelerin ilahilerin salavatların makam tertiplerini iyi hazmetmiş olmaları, imametteki hafızların da bitiş başlayış bakımından redifli ayetleri seçmiş olmaları veya muhteva olarak birbirini tamamlayan ayetlerden seçmeleri gerekiyormuş öğrendiğim kadarıyla.
Cuma günü unutamayacağım geceyi bize yaşatanların başında elbette ki bu usulün üstadı olan Mehmet Kemiksiz Bey vardı. Her biri diğerinden değerli, Ahmet Altuntaş, Ahmet Uzunuoğlu, Ramazan Kutlu ve Doğan Temiz hocalar da Mehmet hocaya eşlik ettiler.
Hülasa ecdat namazı da camiiyi de müminlere sevdirecek bir usul uygulamış. Bu usulü ihya eden Mehmet hocaya ne kadar teşekkür etsek azdır.
İnsanın namaz kılarken haz duyması, tad alması bu usulün Kuran'ı ve namazı sevdirmesi ne güzel bir usul değil mi?