Son G.Saray-F.Bahçe derbisi, futbol kalitesi açısından büyük bir hayal kırıklığıydı... Beşiktaş-Başakşehir maçı da, (Derbi kadar olmasa da) pek matah bir şey değildi. Trabzon’un hali ise malûm...
Ama bir Göztepe-Alanya maçı oynandı ki; son 5-6 yılda böylesine heyecanlı/kaliteli/gollü ve her şeyli bir maça rastlanmadı. Ama kıymetini bilen kim, değerini veren kim?
Arada kaynadı gitti.
Üstelik bu takım, G.Saray’ın ardından hemen ikinci sırada... Ligdeki 9 maçta lider kadar gol atmış... Golcüsü Yahoviç destanlar yazıyor.
Göztepe’nin peşi sıra, Akhisar da lig üçüncüsü... Bunlar güzel ve gerekli gelişmeler ama; sanki böyle bir şeyin olmasından rahatsızlık duyuluyormuş gibi, bu ikisine karşı özel/tasarlanmış genel bir kayıtsızlık var...
***
Neyse, gelelim sadede... G.Saray, F.Bahçe, Beşiktaş, Başakşehir, Trabzon ve hatta Göztepe’nin, hep birlikte puan kaybına uğradıkları ilginç bir haftayı geride bıraktık. Bu kayıptan en az zararla kurtulan, galiba G.Saray oldu... Onlar için, ne şiş yandı ne kebap durumu var. Farkı kapatamayan diğerleri düşünsün.
Ama ortada, ligin başlarındaki fırtına gibi esen bir G.Saray gerçeği vardı ki; o fırtına sanki biraz melteme dönüştü. Belhanda halâ beklenen kıvama gelemediği gibi, kırmızı görüp takıma zarar da verdi. Iasmin Latovleviçi ilk sahaya çıktığında mücadelesi ve enerjisiyle ilgi toplamıştı ama; yaptığı ortaların hepsi rakibe gidince, o da ışığını çabuk kaybetti.
Bafetimbi Gomis yere-göğe sığdırılamadığı haftanın ertesinde yokları oynuyor... Tam ondan şikayet edecekken, gene olmadık işler yapıyor. Karadeniz gibi çok dalgalı...
İgor Tudor da, sürekli bir gerilim hali yaşıyor. Hep bir şeylere karşı öfkeli... Yüzü acı biber satıyor. Hakemlere yönelik agresif tavrını, dünya efendisi Aykut Kocaman’ın üstüne yürüyerek de gösterdi. Nedense huzurlu değil...
G.Saray, Türkiye standartları için yüksek sayılabilecek temposunu kaybetti... Sıradanlaşıyor, haberi olsun!