Ocak ayında pistte kaza geçirip ölen kayakçı Aslı Nemrutlu’yu hatırlıyorsunuz değil mi? Cenazeyi almaya giden anne ve babanın acılı yüzü, Aslı’nın caption çekilmiş fotoğrafları ekranda uzun uzadıya haber olmuştu. İlk çıkan ve ihmal olduğunu söyleyen bilirkişi raporundan sonra televizyonlar işi unuttu gitti. Oysa savcılık makamınca atanan ikinci bilirkişi Aslı’yı suçlu ilan etti. Daha vahim olanını Cumartesi günü Fanatik Gazetesi’nin içinde bir yelerde haber olarak okudum. Aslı’yı suçlu gösteren raporu hazırlayan kişi iddiaya göre pistin güvenliğinden sorumlu şirketin ortağıyla birlike yurtdışında tatile gitmiş. Cumartesi bu haberi televizyonlarda görürüm diye boş yere bekledim. Tamam televizyon haberciliği görüntü üzerine kurulu ama bu haberde de arşiv görüntüler kullanılabilirdi. Diş beyazlatmada yeni yöntemler ana haber bültenine konu olabiliyorsa bu konu hayli hayli haber olurdu. Eskiden de televizyonlar gazetelerden haber alırlar ama kendi gündem belirleyici haberlerini de yaparlardı. O olmadığı gibi gazetedeki habrlerin bir kısmı bile pas geçiliyor ve çok ayıp ediliyor...
Yakında bu sinemada
Ürdün televizyonunda yaşanan bir tartışmada milletvekili konuk, siyasi analist konuğa önce ayakkabı fırlatmış sonra da silah çekmiş. Bizim memlekette de tartışma olsun da isterse çamurdan olsun diyen bir sürü kanal yöneticisi ve programcı var. Bugüne kadar, Rusya’dan ithal, yayında su fırlatma modası vardı şimdi çıta yükseldi. Sinema tanıtımları gibi yazacak olursak “gelecek program” ayakkabı fırlatmak olur. ‘Çok yakında’da da ekranda silah çeken olur... Aslında akıllı bir yapımcı tartışma programında taraflardan birinin eline su tabancası verebilir. Yaz günü eğlenceli de olur hani...
Yılan avcıları
Türkiye’de ekranda bile yılana bakamayan çok insan vardır. Belli ki Amerika’da durum böyle değil zira yılan avcılığıyla para kazananların hikayeleri Discovery Channel’da program olmuş.Türkiye için doğru bir tercih değil bu. Durduk yerde insanı ekrandan kaçırmanın acaba ne manası var?