İsrail'in Gazze'ye yaptığı sert müdahalede sivil ölümler on bini aşarken olayın bölgesel ve küresel sonuçları henüz netleşmedi.
Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte ABD'nin Doğu Avrupa, Baltık ve Yunanistan üzerinde nüfuzu artmış hızlı bir askeri yığınak başlamıştı. Savaş farklı bir ülkede olsa da, etrafında yaşanan silahlanma dikkat çekici boyuta ulaşmıştı.
Bugün Hamas'ın İsrail'e yaptığı saldırının üzerinden bir ay geçti. İsrail Hamas'la savaşmaktan ziyade sivilleri hedef alan bombalar atıyor. Dünya kamuoyundaki ilk algı değişti. Artık İsrail'in verdiği tepki sorgulanıyor ve "etnik temizlik" "soykırım" ifadeleri daha sık karşımıza çıkıyor.
Sivil toplum aktivistleri, sanatçılar ve üniversite öğrencileri ilk günlerdeki gibi kayıtsız değil artık. İsrail hükümetinin şiddet yanlısı tutumu ve özellikle çocukların ölümü dünya düzenini sorgulatan bir boyut kazandı.
Netanyahu ve kabinesinden gelen şiddet söylemi ABD'nin bölgeye intikalini sağladı. Aslında ABD Doğu Akdeniz'e demir atarak hem Tel Aviv'deki boşluğu doldurmak hem de Çin-Rusya-İran bloğuna karşı mesaj vermek istedi. Bundan daha iyi bir bahane olamazdı, Biden idaresindeki Washington için.
Biden bir yandan Kasım 2024 seçimleri için içerde güç toplamak istiyor ancak attığı adımların bedeli çok yüksek.
ABD'nin üzerindeki tepkiyi hafifletmek için iki devletli çözüm söylemi ne denli gerçekçi tartışılır, ancak dünya kamuoyunun ve bölgedeki nefretin artmasını önlemek için yakın gelecekte Netanyahu yönetimine alternatif üretmek için medyaya yön vereceği görülüyor. Eski Başbakan Ehud Barak, Politico'ya röportaj verirken endişesini dile getiriyor: "Kamuoyunun ses tonunu ve ruh halini dinleyin. Bu, kapalı kapılar ardında biraz daha açıktır. Avrupa kamuoyunu kaybediyoruz. Bir-iki hafta içinde Avrupa'daki hükümetleri de kaybetmeye başlayacağız. Bundan bir hafta sonra ise Amerikalılarla olan sürtüşme gün yüzüne çıkmaya başlayacak"
Bazı Batı başkentlerinde İsrail'e destek açıklamaları devam etse bile, sokaklarda iyice artan İsrail tepkisi hemen herkesin dikkatini çekiyor.
Konsept değişimlerinde aktörlerin değişimi de bir zorunluluktur. Bölgede olup bitenlere rağmen Arap-İsrail ilişkileri kopmuş görünmüyor. Körfez'in İran baskısından kurtulmak için bu zemini değerlendirdikleri bir gerçek. İsrail-Hamas çatışması er geç son bulacak, ancak Arap liderlerle masaya oturan Netanyahu olmayacaktır. Üstelik Netanyahu ile birlikte eskimiş şiddet yanlısı kabine üyelerinin de uzaklaşması zaruri hale geldi. Tel Aviv'de yeni bir düzenin tesisi ancak iki devletli çözüme istekli bir kabine ile mümkün olacaktır.
Körfez başkentlerinin Biden ve Blinken'den bir devrin sona ermesi için destek isteyecekleri görülüyor. ABD, Çin'in ticari yükselişine ve Rusya'nın İran'la birlikte sahadaki varlığına karşı bölgedeki partnerlerini dinlemek ve Tel Aviv'e müdahale etmek zorunda.
Türkiye siyasi liderlik boyutunda elinden geleni yapıyor. Kamuoyu tepkisini insani boyutta diri tutuyor. Ticari ürünlerin boykotu psikolojik bir baskı yaratacaktır elbette, ancak şiddet içeren kitlesel tutumlara karşı uyanık olmak zorundayız. Provokasyon içeren davranışlar genellikle üçüncü ülkelerin operasyonlarıdır. Hedef İsrail hükümetinin etnik temizliğini durdurmak olmalı, bunun ötesinde bir dini/milleti hedef alan şiddet eylemleri bizi zor durumda bırakacaktır. Avrupalıların geçmişte sıklıkla yaptığını, İsrail'in bugün alenen yaptığını taklit edecek her türlü şiddet içeren davranış bize yakışmayacaktır.