Tel Abyad, Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesinin sınır ötesindeki ‘yarısı’. Çünkü iki kenti sadece bir tren yolu ayırıyor.
Ocak 2014’te DAEŞ’in (IŞİD) eline geçti.
Nüfusunun tamamının ‘sivil’ Sünni Araplardan oluşması olması, silahlı ve vahşi bir grubun hakimiyetini kolaylaştırdı.
Türkiye sınır kapısını kapattı.
Bu kolay bir karar değildi.
Zira Tel Abyad’daki insanlar Akçakaleliler’in akrabalarıydı ve onlara yardım etmek istiyorlardı. Ama öte yandan onlara gidecek her yardım DAEŞ’e gidecek demekti.
Aradan 1,5 yıl geçti.
2015 Mayıs-Haziran aylarından itibaren “YPG (PKK/PYD’nin silahlı gücü) Tel Abyad’a girecek” haberleri duyulmaya başlandı.
İki ay sonra, 11-12 Temmuz gibi YPG, Kobani üzerinden Tel Abyad’a girdi.
İki ay içinde DAEŞ’in mevzilerini güçlendirip, halkı da kalkan olarak kullanarak -ki daha önce de sonra da bunu yaptı- direnmesi beklenirdi.
Üstelik YPG’liler sadece 8-9 pikapla gelmişti!
Öyle olmadı.
“Mayınları, bombaları, keskin nişancıları var” denilen DAEŞ, neredeyse tek kurşun atmadan Tel Abyad’ı YPG’ye teslim etti!
Silah ve mühimmatlarını toplayarak gitti.
Üstelik, kendisi gibi Arap ve Sünni olan bir kitleyi ‘savunmadan’ ve’seküler’ bir güce teslim ederek...
Oysa, kısa süre önce Kürtler’in yoğun olduğu Kobani’de, şehir yerle bir olana ve 200 bin kişi birkaç günde Türkiye’ye kaçana kadar savaşmıştı!
Giderken de ‘hava güvenliği’ sağlandı, müdahale olmadı...
Türkiye o DAEŞ’çileri “Türkiye sınırında sırıtarak poz veren IŞİD’ciler” diye tanıyordu.
Tel Abyad’dayken “Türkiye IŞİD’e destek veriyor” propagandası olarak kullanıldılar;
Şehri PYD’ye teslim edip giderlerken de sırıtıyorlardı, kimse “neden sırıtarak gidiyorlar” diye sorgulamadı!
* * *
O gün bir başka şey daha oldu; Tel Abyad’a girenlerin, ABD ve Türkiye’nin destek verdiği Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Burkan el Fırat Grubu olduğu duyuruldu.
Ve Türkiye sınırına ÖSO bayrağı diktiler.
Oysa gerçekte Burkan el Fırat Grubu, ÖSO’nun reddettiği ve ABD’nin PYD’yi ‘içinde farklı grupların bulunduğu muhalifler’ olarak tanıtmak amacıyla YPG’ye monte ettiği bir küçük gruptu.
ÖSO bayrağı, “halkının tamamı Arap olan bir yeri PYD nasıl ele geçiriyor” sorusu sorulmasın diye dikilmişti.
O soru, “Türkiye DAEŞ zulmünden kurtarılan Tel Abyad’lılara kapıyı açmıyor” propagandası ile örtüldü.
Türkiye ve dünya kamuoyu bu propaganda ile oyalanırken, bayrak da indirildi; kapı hala kapalı olduğu halde artık sözünü eden kimse yok!
Maksat hasıl olmuş, Arap bölgesi PYD’ye geçmişti.
* * *
Sonraki günlerde ne olduğunu ise kimse hatırlamıyor!..
Çünkü Tel Abyad’daki Arap nüfusun PYD/YPG tarafından göçe zorlanması, ilk üç günde 25 bin kişinin Türkiye’ye kaçması, DAEŞ kontrolündeyken 100 bin olan nüfusun üçte bir azalması kimsenin umurunda değildi!
Her 4 aileden biri yerinden edildi...
Kimse görmedi!
PYD/YPG Fırat’ın batısına kadar aynı şekilde ilerledi.
Şimdi ‘kendine biat etmeyenlerden arındırılmış’ bu şehirlerde ‘nüfus sayımı’ yapıyor.
‘Biat etmeyecekleri’ de ayıklamak için!..
* * *
DAEŞ/IŞİD neden tek kurşun atmadan 8-9 ‘pikap’la gelen YPG’nin önünden
çekildi?
Türkiye’nin Cerablus operasyonunda da çekildiklerini düşünenler için tekrarlarsak; ‘8-9 pikap’la gelen...
Kiracısına “evden çık, oğlum oturacak” diyen ev sahibini hatırlatıyor bu sorunun cevabı...
Kim o ev sahibi?
PYD/YPG’nin bugün yine Türkiye ile sınır haline gelen Fırat’ın batısında bu kez başının üzerine ‘ABD bayrağı’ dikmesi, cevaba yaklaştırıyor bizi.
Bunlar ‘teori’ değil, ‘pratik’ler. Yaşandılar, yaşanıyorlar.