Anayasa ile ilgili olarak iki ana gündem var. Birisi bir bütün olarak yeni anayasa formatı, diğeri de yönetim sisteminin yapısı.
Aslında yönetim sisteminin yapısı da anayasa bütününe bağlı olarak görüşülme durumunda, ancak o alandaki tartışma bütüne ilişkin tartışmanın önüne geçtiği için, o alan başlı başına bir gündem oluşturuyor.
Hangi öncelikle ele alınacak olursa olsun, pozitif yaklaşım, her siyasi kadronun hem anayasanın bütünü, hem de yönetim sistemine ilişkin görüşlerini açık - seçik kamuoyu önüne koyması ve tartışmanın o somut öneriler üzerine yapılmasıdır.
Bu noktada partilerin “Sen şunu önceliyorsun, ben onu görüşmem” gibi kategorik redler içine girmesi makul değildir.
Bunun yanında partilerin net önerileri ortaya çıkmadan “Falanca partinin görüşü muhtemelen şöyledir o da yanlıştır” gibi afaki kanaatler üzerinden kanaat oluşturmak da makul değildir.
Ak Parti’nin Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Cemil Çiçek’i birkaç TV programında izledim, o da, partilerin anayasa önerilerinin net olarak ortaya konması ve tartışmaların o metinler üzerinden yapılmasını öneriyor.
Kilitlenme noktası malum “Parlamenter sistem mi, başkanlık sistemi mi?” sorusunda odaklaşıyor.
Ak Parti, özetle “Parlamenter sistem sorunlu, başkanlık sistemine geçilmeli?” diyor.
Ana muhalefet de kategorik olarak başkanlığa karşı çıkıyor, ancak “Parlamenter sistemin sorunları varsa, ki var, onları telafi edelim, bu geleneğe devam edelim” diyor.
MHP ile HDP ise başkanlık sistemine kategorik bir karşı çıkış halinde olmasa bile “Tek adam yönetimi”ne dönüşme riskine işaret ederek rezervli davranıyor. Bu iki partiden, tek adam yönetimine dönüşme sakıncaları giderilirse başkanlığa karşı çıkmayacakmış gibi bir izlenim de alınmıyor değil.
Bugünkü durum ise şöyle:
- Ak Parti’nin başkanlık önerisi de net değil.
- CHP’nin parlamenter sistemin problemli yanlarının nasıl düzeltileceğine ilişkin görüşleri de net değil.
Ak Parti’nin başkanlık sistemi önerisi net değil derken, muhalefetten ve kimi medya organlarında gündeme gelen eleştirilere karşı savunma sadedinde görüşler ortaya konmuyor değil. Mesela “Tek adam yönetimi” eleştirilerine karşı “Başkanlık sisteminin Başkana, bugün parlamenter sistemde Başbakanların ve parti başkanlarının mutlak hakimiyetinden çok daha sınırlı etkinlik getirdiği” gibi söylemler dillendiriliyor.
Ayrıca Beştepe’de bir ekibin “Türk tipi” diye nitelenen bir “Başkanlık Modeli” hazırlığı yaptığı da biliniyor. Şeref Malkoç’un, Mehmet Uçum’un bu çalışmaların bazı ipuçlarını kamuoyu ile paylaştığına da tanık olunuyor. Muhtemelen önümüzdeki günlerde dengesini - murakabesini net olarak ortaya kıyacak, dolayısıyla “Tek adam yönetimi” kaygılarını bertaraf edecek bir çerçeve sunulacaktır.
Ak Parti’nin bunun yanında “Parlamenter sistem neden terk edilmeli?” sorusunu cevaplayacak bir çalışma yapmasına da ihtiyaç bulunduğunu düşünüyorum. Çünkü topluma bir sistem değişikliği teklif edildiğine göre, toplumun bunu ihtiyaç olarak görmesini de temin etmek gerekiyor.
Benzeri bir çalışmanın “Restore edilmiş parlamenter sistem”le ilgili olarak yapılması da mesela CHP’den beklenir. Öncelikle CHP’nin parlamenter sistemin restore edilme ihtiyacını duyması anlamlıdır. En azından burada Ak Parti’nin ifade ettiği sistem değişikliği zaruretini kabul etmiş olmaktadır. Eğer böyle ise o zaman “Restorasyon”un o ihtiyacı karşılayacak nitelikte olması beklenecektir. Nedir o teklif? CHP’den aynı zamanda, Ak Parti’nin önerdiği Başkanlık sistemini neden reddettiğinin cevabı istenecektir.
Bütün bunlar kamuoyu önünde yapılmalıdır ki, ardından gelecek halk oylamasında toplum doğru değerlendirmeler yapabilsin.
Sivil anayasa yapılsın diyoruz. Meclis bunu başarsın diyoruz. Halk oyu bu değişimde karar verecek diyoruz. O zaman topluma sağlıklı bir bilgilenme imkanı sunmak da toplumun Meclis’e gönderdiği kadroların siyasi - ahlaki sorumluluğu olmalıdır.