Yenikapı mitingi yeni Türkiye’nin kapısını açtı.
Şimdi yeni Türkiye için gereken adımları süratle atma zamanı.
Artık eski Türkiye tarihte kalmalı.
Aslında yeni Türkiye için ilk adım Yenikapı mitinginde atılmıştı.
İstanbul’daki o mitinge katılan milyonlarca insan ile aynı gün Türkiye’nin tüm illerinde o mitingin ruhuyla meydanları dolduran onlarca milyon insan, adeta “Biz farklılıklarımızla bir arada olabiliriz” demişti.
Önemli olan da o mitingdeki gibi siyasi fikirleri, yaşam tarzları farklı olanların gönüllü olarak bir arada olabilmesiydi.
Zaten benim için yeni Türkiye, herkesin farklılıklarıyla bir arada yaşaması demekti.
Yeni Türkiye çok tiplilik demekti.
Millet kadar devletin de çok tipliliği benimsemesi, içselleştirmesi demekti.
Oysa eski Türkiye’de devletin zihniyeti, kuruluşundan itibaren tek tipçilikti.
Devlet herkesin birbirine benzemesini istemekteydi.
Çocuklar ta ilkokuldan itibaren tek tipçi zihniyetle yetiştirilmekteydi.
Zaten bu devleti kuranlar da tek tip bir toplum oluşturmak isteyen toplum mühendisleriydi.
Herkes bu devletin kurucuları gibi düşünecek, herkesin yaşam tarzı onlar gibi olacak, herkes onlar gibi giyinecekti.
Tek düşünce tarzı, tek yaşam tarzı, tek kılık kıyafet, kısacası her şey tek tipçiydi.
Tıpkı askeri okullardakilerin yetiştiriliş tarzı gibi.
Bakın geçenlerde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, askeri okullardan mezun olanlardaki bu tek tipçiliğe itiraz etti.
“Emekli generaller, emekli subaylar televizyonlara çıkıp ordunun yeniden yapılandırılmasına tek tipçi zihniyetle itiraz ediyorlar. Harp Okullarına askeri liselerden öğrenci alınsın diyorlar. Bu tek tipçilik niye? Harp Okullarına tüm liselerden öğrenci alınsın. Nitekim de öyle olacak” dedi.
Evet, yeni Türkiye’de tek tipçilik olmamalı.
Eski Türkiye’de dayatmacılık vardı.
Yeni Türkiye’de dayatmacılık olmamalı.
Ta ilkokuldan başlayarak tek tip düşünce tarzı dayatması, tek tip yaşam tarzı dayatması, tek tip kılık kıyafet tarzı dayatması olmamalı.
Kimse kimseye kendi düşüncesini, kendi yaşam tarzını, kendi kılık kıyafetini dayatmamalı.
Yeni Türkiye’de “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenler de “Asım’ın nesliyiz” diyenler de dayatmacılık yapmamalı.
Yeni Türkiye’de devlet tüm milletin devleti olmalı.
Devlet siyasi fikri, yaşam tarzı ne olursa olsun herkese eşit mesafede durmalı.
Nitekim Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, birkaç gün önce “Devlet içki içene de içki içmeyene de, başörtüsüz olana da başörtülü olana da açık olacak” diyerek bu konuya parmak bastı.
Yine birkaç gün önce Milli Savunma Bakanlığı yaptığı yeni düzenlemeyle orduevlerinin, ordu tesislerinin kapılarını başörtülülere de açtı.
Yeni Türkiye’de dayatmacılık gibi ayrımcılık da son bulmalı.
Devlet kimseye inancından ya da inançsızlığından, doğuştan gelen kimliğinden, yaşam tarzı tercihinden ötürü ayrımcılık yapmamalı.
Yeni Türkiye’de ayrımcılık gibi yasakçılık da olmamalı.
Malum eski Türkiye’nin kuruluşundan itibaren devlet zihniyetinde yasakçılık esastı.
Yeni Türkiye’de yasakçılık yasaklanmalı!
Tek tipçilik, dayatmacılık, ayrımcılık, yasakçılık ölsün ki yeni Türkiye doğsun!
Yeni Türkiye tam anlamda özgürlükler ülkesi olsun.