Doğrusunu söylemek gerekirse, Cumhurbaşkanlığı Sarayı üzerinden yürüyen tartışmayı “ilginç” bulmadığım için takip etmedim. Ancak sanıyorum iki hafta kadar önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, CHP iktidara geldiğinde, Sarayı ODTÜ’ye vereceklerini ve “Gerekirse Silikon Vadisi gibi bir yer yapılması önerisini değerlendiririz” şeklindeki ifadelerini oldukça ilginç bulduğumu itiraf etmeliyim.
Malum, Silikon Vadisi denen yer, San Francisco’nun güneyinde 4 milyon civarında insanın yaşadığı 15 civarında küçük şehri ve büyük bir coğrafyayı kapsayan bir alan. Bu coğrafyanın hemen etrafında da yine yaklaşık 4 milyon insanın yaşadığı çok sayıda küçük şehir var. Bütün bu bölgeye Silikon Vadisi denmesinin sebebi, bu bölgenin özellikle 1950’lerden itibaren çok sayıda yüksek-teknoloji şirketine ev sahipliği yapması. Şimdilerde Apple, Google, Facebook, Twitter, Adabo, HP, Cisco, Intel, vs. burada.
Silikon Vadisini ortaya çıkaran sosyo-ekonomik ve kültürel etmenler üzerine çok farklı görüşler söz konusu. Ancak hemen herkes, daha serbest bir çalışma ortamı, farklı kültürler ile “tuhaf tipler”e saygı ve ayrıca göçmenlerin çalışmasına açık olma gibi özellikleri öne çıkarıyorlar. Silikon Vadisinde çalışan araştırmacı ve mühendislerin üçte biri civarı göçmenlerden oluşuyor.
Bunları niye anlatma ihtiyacı duyuyorum?
Zor durumda kalıp Türkiye’ye sığınmak zorunda kalan Suriyeli göçmenleri bile hoş karşılamayan ve hemen her fırsatta rahatsızlığını belirten bir zihniyetin çelişkisini ortaya koymak için.
Her türlü otoriterliğin adresi olan tek parti geçmişine dayanan ve geçmişin bu ağır yüküyle hesaplaşmayan bir partinin özellikle bilim ve teknoloji alanında herhangi bir gelecek vizyonu ortaya koyması zor görünüyor.
Biliyorum, bu katı zihniyetin akademide de karşılığı var. 2007 yılında “Başörtülüler ODTÜ ve Bilkent’i kazanamıyor, ancak açıköğretimi kazanıyor” diyerek başörtülülere ve açıköğretimlilere haksız yere hakaret eden, kendi üniversitesinden bile haberi olmadığını ispatlayan ODTÜ’nün eski rektörü Ural Akbulut’un da Silikon Vadisinden öğrenecekleri var. Nereden mezun olduğun veya başının örtülü olup olmadığı değil de, ne yapabildiğinin önemli olması gibi.
Silikon Vadisine, özel bir üniversite (Stanford Üniversitesi) öncülük ediyor; Vadi etrafında (benim de şu an araştırma için bulunduğum) Kaliforniya Üniversitesi-Berkeley başta olmak üzere 80’i aşkın üniversite var.
Sevgili okuyucularım, biliyorsunuz, Türkiye’de “özel” üniversite yok. Hani bir ara özel yüksek öğretim kurumları vardı, “ilerici” odalar bunlara da karşı çıktı. Ardından, Danıştay’ın başvurusu üzerine 1971 yılında Anayasa Mahkemesini bunları iptal etmişti!
Silikon Vadisi benzeri bir şey istiyorsanız, o zaman çok eğitimli bir nüfusunuz olmanız gerekir. ABD’de San Francisco, Boston ve Washington, DC gibi bölgeler, ABD’nin en eğitimli nüfusunu barındırıyor.
Ankara’da yüksek okul ve üniversite mezunu oranı %18 civarıyken, bu oran San Francisco’da %70 civarında. Yüksek bir oran için çok sayıda üniversiteye ihtiyacınız var. Ayrıca, üniversite mezunlarını ve “göçmen” iş verenleri çekebileceğiniz iş alanlarınızın ve zihniyetinizin olması lazım.
Silikon Vadisi ve etrafında 80’i aşkın üniversite ile iki yıllık sayısız kolej varken, 2003 yılında 70 milyonu aşkın nüfuslu bir ülkede toplam üniversite sayısı 77 idi!
Neyse ki, son on yılda Türkiye’de üniversite sayımız arttı. Ancak, yeni açılan bütün üniversiteler önümüzdeki on yıl boyunca sürekli tam kapasite çalışsa bile Ankara’nın San Francisco ortalamasını yakalaması mümkün değil!
Mümkün değil, çünkü Kaliforniya’nın İkinci Dünya Savaşından sonra yükseköğretime yaptığı büyük yatırımı biz son on yılda yaptık.
Daha da yapmamız lazım! Ama daha rasyonel ve ayakları yere basan bir muhalefetle bu daha hızlı ve kolay olacaktır.