"Söz ola kestire başı, söz ola bitire savaşı"
Ortaokul yıllarında çalıştığım iş yerinde duvarda böyle bir yazı vardı.
Bugünlere ne kadar da uygun; gazeteciler olarak bizlerin tek cephanesi var o da sözlerimiz, kelimelerimiz, bu yüzden bulduğumuz her zeminde gerçekleri anlatmak, Filistin'de katledilen çocukların, kadınların, sivillerin sesi olmak zorundayız. Bu satırları yazarken İsrail bu kez Cibaliye Mülteci Kampı'nı vurdu. Korkunç görüntüler, ölümler, acılar kameraya yansıdı.
Biliyorum, acılara boğulduk, görüntüler içimizi karartıyor, yaşama sevincimizi azaltıyor, ama acılar da hayata dair.
O yüzden Medipol Üniversitesi'nin davetine icabet etmek aynı zamanda bir vazifeydi benim için. Gazze cephe hattından döndükten sonra anılar halen tazeyken onlara da anlatmak istedim. Geleceğin habercileriyle buluştuk. Gösterdikleri ilgi umutlarımı tazeledi. Herkese, her zeminde gerçekleri ve bu ülkenin verdiği mücadeleyi anlatmalarını istedim. Cephe hattında dikkat etmeleri gerekenleri anlattım.
Artık vatandaş muhabirliği de çok ama çok kıymetli ve etkili, o yüzden sizler de bulduğunuz her zeminde sözlerinizin gücünü kullanın, tepkinizi dile getirin, en azından vicdanlı insanlarla aynı safta olduğunuzu gösterin lütfen. Zira dünya ikiye ayrıldı, "iyi insanlar veya kötü insanlar" ya da "vicdanlılar veya vicdansızlar" diye...
Son bir not, Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan iktidarı bana devretsin "Filistin sorununu çözerim, barış getiririm" açıklaması nasıl okunmalı bilemedim?
Birincisi iktidarları öyle kafana göre devredemiyorsun, millet karar veriyor buna. İkincisi "Filistin Sorunu" Batı medyasının dili, belli ki Kılıçdaroğlu'nun da zihinsel kodlarına böyle yerleşmiş. Oysa kullanılması gereken dil "Filistin sorunu" değil, zira ortada bir sorun yok. İsrail Zulmü ve Katliamı var.
ÇOCUK İSTİSMARCILARI
Çevremizde yaşıyorlar, baktığınızda iyi aile babası, komşu hatta arkadaş sanıyorsunuz. Oysa gizli sapkınlıklar peşinde koşanlar, hatta bunun üstünden para kazananlar içimizde yaşıyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, paylaştığı mesajla bir kez daha konuyu gündeme taşıdı.
Çevrim içi Çocuk Müstehcenliği ve Tacizi ile mücadele kapsamında;
❌Çocuklara ait müstehcen ürünleri ülkeye sokma,
❌Çoğaltma,
❌Satma,
❌Depolama,
❌Bulundurma,
❌ Kullanma suçlarının önlenmesine yönelik 48 ilde operasyon yapıldı. 50 şüpheli gözaltına alındı.
Ne diyeyim bilemiyorum, ama çocuklarımızı özellikle de dijital tuzaklara karşı çok daha iyi korumamız gerekiyor. Lütfen ama lütfen kimlerle irtibattalar, hangi mesajları atıyorlar takip etmeye çalışın.
İş işten geçmeden...
KÖR EDEN ÇAKARLAR
Önce kırmızı-mavi bir ışık huzmesini fark ediyorsunuz.
Sonra ışık hızıyla arkanıza ya da yanınıza yaklaşıyor.
Kör eden bir ışık demetinin ardından siren sesi geliyor.
Özellikle İstanbul'daki sürücülerin maruz kaldığı sinir bozucu bir durum bu.
Elimde bir istatistik yok, ispatlayamam, ama yolda sizi taciz eden, ittirip kaktırıp yol almaya çalışan sirenli-çakarlı araçların yüzde 95'inin aslında görevde dahi olmadığını iddia edebilirim.
Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan talimat vermiş, tüm araçlardan çakarlar sökülmeye başlanmıştı. Görevli olanlar da seyyar çakarlarını, o mavi-kırmızı göz alan ışıkları ancak acil durumda seyyar olarak aracın tepesine mıknatısla yapıştırmaya başlamıştı. Sıkı da denetim vardı. Sonra yavaş yavaş unutuldu. Şimdi herkesin bir çakarı var. Umarım yeniden bir çözüm bulunur. Gerçekten çok sinir bozucu bir durum haline geldi yine. Hatta bu durum parodi konusu dahi oluyor.
İzlemek isterseniz linki buraya bırakıyorum...
https://www.youtube.com/watch?v=9HZHyX2aiiM