Foreign Affairs dergisinin Mart-Nisan 2015 sayısında Audrey Kurth Cronin imzası ve “IŞİD terörist bir örgüt değildir” başlığıyla Obama yönetiminin dikkate alacağı ama asıl Türkiye’nin dikkate alması gereken bir yazı çıktı. Çünkü Cronin yazısında IŞİD’in daha önce bilinen terör örgütlerine benzemediğini, onunla aynı yöntemlerle savaşılamayacağını, yapılabilecek tek şeyin “çevrelemek” olduğunu söylüyor.
George Mason Üniversitesi’nin kıdemli hocalarından ve terörizm uzmanlarından olan Cronin IŞİD’in ne El Kaide’ye karşı uygulanan önlemlerle, ne de zamanında General Allen’in Irak’ta yaptığına benzer ayrıştırma yöntemiyle yenilgiye uğratılabileceğini iddia ediyor. Ona göre IŞİD’in gelir kaynakları da, dayandığı anlayış da, ortaya çıkış nedeni de El Kaide’den farklı.
***
Cronin IŞİD’i ortaya çıkartan nedenin 2003 işgali olduğunu, Maliki yönetiminin mezhepçi politikalarının hareketin zemin kazanmasını sağladığını, Suriye iç savaşının güçlenmesine yardımcı olduğunu vurguluyor. El Kaide’den farklı olarak IŞİD’in devlet kurmaya çalıştığını ve bunda da büyük ölçüde başarılı olduğunu anlatıyor.
Genç insanlar için cazibesinin sadece dini olmaktan kaynaklanmadığını, macera, kişisel güç, hatta cinsel dürtülerin önemli rol oynadığını belirtiyor. Gelirlerinin de El Kaide’ye uygulanan kısıtlamalarla kesilemeyeceğini, IŞİD’in kontrol altında tuttuğu bölgelerden vergiler aldığını, petrolü sattığını, soygun yaptığını, rehin aldıklarından para kazandığını yazıyor.
Tespitlerinde şaşırtıcı, yadırgatıcı hemen hiçbir şey yok. Amerika’nın savaş yorgunu olduğu dahil çoğu tespiti, saptaması zaten biliniyor. Yukarıda özetlemeye çalıştığım görüşleri de bu konularda yazan, çizen insanların görüşleriyle büyük ölçüde örtüşüyor.
Cronin’in Washington’a önerisi IŞİD’le savaşmak yerine uzun dönemli bir çevreleme stratejisini benimsemesi, örgütü yorması ve yıpratması. Tıpkı Soğuk Savaş sırasında Sovyetlere karşı yapıldığı gibi IŞİD karşıtı ittifaklar kurulması, Irak ya da Suriye’ye muharip güç sokulmadan sorumluluğun bölge ülkelerine devredilmesi.
Cronin’in odak noktasında Amerika’nın yeni bir maceraya atılmasını önlemek olduğu için Suriye’nin geleceği ya da dini referans alan diğer radikal hareketlerle olan benzerlikler gibi sorunların üstünde durmamış. El Kaide ile IŞİD arasındaki farklardan söz etmiş, fakat ortak noktalarını dikkate almamış. Nijerya, Somali, Yemen ve daha pek çok yer onun akademik radarından kaçmış.
Kısacası yüzeysel bir gözlemle, bu hareketlerin neden tam da şimdi ortaya çıktığına eğilmeden ve sorunları çözecek çareler üretmeye çalışmadan “saldırgan” bir çevreleme politikası önermiş. Çevrelemenin başarılı olup olmayacağı konusunda da bir kestirimde bulunmamış, ancak çevrelemeyi tek alternatif olarak sunmuş.
***
Eğer bu strateji adıyla, sanıyla benimsenirse ve Amerika uzun süreli bir çevreleme politikasını kendisine düstur edinirse (ki şimdiden edinmişe benzer), bizim IŞİD “devletiyle” yan yana yaşamaya kendimizi alıştırmamız, orantısal reaksiyonlarla caydırıcılığa ağırlık vermemiz, mümkün olduğunca bu “saldırgan çevreleme stratejisinin” piyade askeri olmamaya özen göstermemiz gerekiyor.
Türkiye tabii ki IŞİD’in yanında değil karşısında yer almalı, Kürt sorunun çözüm sürecinde tarihi adımlar atılırken IŞİD’e karşı savaşan PYD, PKK, Peşmerge ile uyum içinde hareket etmeli, çevrelemeye katkıda bulunmalı ama hiçbir şekilde çevreleme stratejisinin gereklerinin ötesinde bir rol oynamamalı, aktif çatışmadan kaçınmalıdır...