Bu hafta vizyona giren Saklı filminin başarılı oyuncusu Pelin Akil her şeyin ailede başladığını söylüyor. Ailelerin yaptığı hataların daha sonra çocukları tarafından tekrarlandığını da sözlerine ekliyor.
Sinemamız bütün aksaklıklara rağmen genç oyuncuları üretmeye devam ediyor. Daha çok dizi kökenli olan oyuncuların az da olsa oyunculuk mesleğinin hakkını verdiğini düşünüyoruz. Saklı filminde oynayan Pelin Akil de bu yolda sağlam adımlar atan bir isim. Akil, Saklı filminin konusuyla bağlantılı olarak ailelerin çocuklar üzerindeki etkisini bize yorumladı. Hayata başlayan genç insanların çıkmazlarını konuştuk.
Saklı filminin senaryosu geldiğinde sizi en çok etkileyen ne oldu?
Öncelikle senaryoyu okumadan önce filmin bir festival filmi olması beni heyecanlandırdı. Senaryonun hikayesi ve akışı çok hoşuma gitti. Günlük hayatımızın içinde herkesin başına gelebilecek gerçek bir hikaye olması ve bunun çok yalın ve doğal bir dille yazılmış olmasını sevdim.
AİLEM YARDIMCI OLDU
Rolünüzden bahsedebilir misiniz?
Duru’nun ailesinin tam zıttı eğitimli, entelektüel müzisyen Mahir’in kızını oynuyorum. Duru’ya nazaran hayata karşı daha temkinli pasif bir karakter. Film boyunca arkadaşı Duru’nun babasıyla olan ilişkisini bilip bilmediğini anlamlandırmaya çalışacak seyirci. Arkadaşı Duru’yu belki de kendine çok yakın bir dost olarak görmese de Duru’ya baskıcı ailesinden dolayı üzülmekte ve yanında olmaya çalışmakta.
Bazı roller vardır onlara hazırlanmak gerekir. Bir de oyuncunun kendi tecrübesinden yola çıkarak hazırlandığı roller vardır. Bu film hangisine yakın?
Bu film çok hayatın içinden. Senaryo üzerinden prova yaparken yönetmenimiz doğala en yakın yanlarımızı ortaya koyarak rollerimizi çıkarmamızı istedi ve çok da güzel oldu. Anlara karşı tepkilerimiz, sorgulama halimiz, birini dinleyişimizdeki doğallığımızı korumamıza özen gösterdi. Ekip de okuma provalarında birbirini tanımaya başlayıp rahatladığında şekillenmeye başladı hikaye. Prova sürecinden sonra kayda girdiğimizde işimiz çok kolaydı.
Sizin filminiz kendi çevresine sıkışmış ergenliğin mücadelesini anlatıyor. Kendinizle benzeştirdiğiniz duygular var mı?
Şükür ki öyle bir ailede büyümedim. Ama ergenlik dönemimde baskı içinde büyümüş çok arkadaşım vardı ve birçok yanlışlarının farkında olduğum halde yardımcı olamazdım. Hatta yanlış yolda olduğunu söylediğim zaman ‘annem gibisin-babam gibisin’ cevabını alırdım. Yaptıkları hatanın cezasını çekip kendileri akıllanmak istedi belki de bilemiyorum. Şu anda da görüşüyorum o arkadaşlarımla, sorunlu evlilikleri ve aile hayatları var. İyi bir anne baba olmak zor zanaat. Küçük bir çocuğun hayatını yaşamından ölümüne zehir edebilirsin tek bir travmayla. Daha sonra da zincirleme sorumlu çocuklar yetişmeye devam edersin. Bu filmde de herkes kendi mesajını kendi bulacak diye düşünüyorum.
Bir kızın baba sevgisi hayatı boyunca en önemli dayanaktır. Herhalde sizin canlandırdığınız karakter bu anlamda kendini ihanete uğramış hissediyor. Film böyle bir ruh durumunu yeterince iyi işliyor mu?
Seyircinin gözünde oynadığım karakter ihanete uğramış hissedilebilir ama babasıyla arkadaşı arasındaki ilişkiyi biliyor mu bilmiyor mu çok da fazla ipucu vermesem daha iyi.
İlhan Şeşen ile baba kızı oynadınız onun ilk başrolüydü çekimler nasıl gitti?
Çok keyifliydi. İlhan Abinin şarkılarıyla büyümüşken onunla baba kızı oynamak çok heyecan vericiydi. İlk başrolü olmasına rağmen de çok başarılıydı. Sette keyfinin sürekli yerinde olması, güzel enerjisi çekim günündeki modumu olumlu anlamda çok etkiliyordu. Daha güzel bir şekilde tanışamazdık.
SELİM EVCİ BENİ ŞAŞIRTTI
Senaryoyu yazan ve filmi yöneten Selim Evci’nin kadın dünyasına bakış açısını nasıl buldunuz?
Genelde böyle hikayeler kadın senaristlerden, yönetmenlerden çıkar. Şaşırtıcı şekilde iyi buldum. Selim’le daha önceden tanışmıyorduk ama sohbet ederken bile en küçük jestinden hareketinden bir şeyler çıkarabilen, kadın gözünden görebilen enteresan bir yönetmen. Onunla çalışmak çok güzeldi, ekibini de çok iyi kurmuştu. Bizi anlaması, sette bir arkadaş gibi iletişim kurması, bizden istediğini çok doğru yoldan anlatması işimizi hem kolaylaştırdı hem de yaptığım işten daha da keyif almamızı sağladı.
Genç bir oyuncunun sinema dilini oluştururken, dizi sektörünün yıpratıcı şartları dezavantaj yaratır mı?
Vakit ayıramama gibi bir dezavantaj yaratabilir. Onun dışında yaratsaydı bana kesinlikle yaratırdı. Çünkü gerçekten çok yoğun bir set programım var. Hatta bu filmi çektiğim dönem hem dizi hem tiyatro hem de film setine koşturuyordum. Halsizlik ve yorgunluk dışında herhangi bir isteksizlik veya konsantrasyon kaybı olmuyordu çünkü bütün rolleri sindirmiştim. Sadece işlerimi bitip eve geldiğim an pestilim çıkıyordu o ayrı.
Benim size sormadığım ama sizin izleyiciler için söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bu filmde tüm karakterlerin bir alıcısı çıkacak. İçimizde Mahir’ler Duru’lar ve bir sürü Elif’ler var... Ama ‘saklı’ hayatlarımız dışarıya karşı başka karakterlere bürünmemize başka biri olmaya bizi zorladığı için pek de üzerimize alınmamaya devam edeceğiz. Belki de bu filmi eleştireceğiz.
CESUR KADIN HİÇBİR ŞEKİLDE EĞİLİP BÜKÜLMEZ
1980 sonu ve 1990’ların ikinci yarısına kadar feminizmin sinemamızda etkisini hissedebilirdik. Bunun faturasını ödeyen kadın oyuncularımız vardı. Müjde Ar, Nur Sürer gibi. 2000 sonrası sinemamızda bu anlamda geriye bir adım atıldığını düşünüyor musunuz?
Hayır düşünmüyorum. Nur Sürer’i de çok iyi tanırım ve çok severim. Yaptıkları her işin hakkını verdiklerini ve hiçbir şeyden pişmanlık duymadıklarını düşünüyorum. Hangi meslekten olursa olsun cesur ve ne yaptığının çok farkında olan bir kadının kimseye muhtaç olmadığına ve hiçbir şekilde ezilip bükülmeyeceğine tanık oluruz. Bahsettiğiniz isimler bu anlamda da idol olan kişiler.
Kadın oyuncularımızın önünde Türkan Şoray kanunları gibi bir örnek de var. Bu kuralları doğru buluyor musunuz?
Türkan Şoray’ın çok büyük hayranı olarak şunu demeliyim ki belki de o dönemin gerektirdiği bir cümle olduğunu düşünüyorum. İzlediğimiz tüm filmlerinde kendisinin ne kadar kendine güvenen ve güçlü bir kadın olduğunu bir tek ben farkediyor olamam. Doğru veya yanlış yok, onun da kendine göre sebepleri vardır diye düşünüyorum. Hatta bu konuların oyunculuğunun önüne geçmesinden korktuğundan dolayı bile bu cümleyi sarfetmiş olabilir. Örneğin Saklı filminde de sürekli konuşulan sahneler filmin önüne geçirilmeye çalışıldı ki güçlü olan filmimiz buna izin vermedi.
Oyuncu olmayı ne zaman istediniz? Küçüklüğünüzde böyle bir özleminiz var mıydı?
Açıkcası yoktu. Müzikal bölümünde okurken oyunculuğu sevmeye başladım ve oyunculuk yapmaya karar verdim.
İŞİME KAFA YORMAYI SEVİYORUM
Perde güzel kadını sever. Ama oyuncu bu güzelliğine hem tecrübe hem de kabiliyetini katmalı. Bu anlamda nasıl bir yapılanma içindesiniz?
Perdede gördüğümüz salt güzel kadınlar o perdede süreklilik kazanamıyor. Başta güzel gelse de bir zaman sonra aynı ifadeyle aynı rollerde görünen oyuncular seyirciyi katlanamaz hale getiriyor. Tecrübe edinip, araştırmacı ve gözlemci olmak başka rollerin hakkını vermeye olanak sağlıyor. Ben gerçekten kafa patlatmayı en çok da bir işe kabul edildiğimde o işe başlayana kadar role yoğrulma sürecini seviyorum. İyi beslenip sahneye çıkınca da aldığın besinlerin gücünü göstermesi gibi...