Dünyada çatışma bölgelerinden iş gücü ihtiyacı olan ülkelere doğru bir göç var. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) tarafından 2021 yılının ilk yarısını kapsayan istatistiklere göre 84 milyon kişi yurdundan ayrılmak zorunda bırakılmış. Savaşlar, iç çatışmalar, kıtlık gibi birçok sebeple insanlar yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalıyorlar.
Suriye'de olup bitenleri herkes hatırlıyor. Evet, 4 milyon civarında bir nüfus ülkemizde. Kısa bir sürede geri döneceklerine dair öngörüler tutmadı. ABD ve AB savaşı durdurmak için hiçbir çaba harcamadı. Aksine DEAŞ hortlatıldı ve bu nevzuhur örgüte karşı YPG/PYD yapılanması Batı medyasında dünyaya kurtarıcı diye pazarlandı.
Şam ve muhalif gruplar arasındaki çatışma hızlıca yayıldı. Türkiye Suriye'de kendisini tehdit eden terörle mücadele etmek için sivillerden arındırılmış alanlara ihtiyaç duydu. Suriyeli siviller sınır hattında çadır kentlere göç ederken zorunlu ihtiyaçları karşılandı. BM, AFAD, KIZILAY, İHH gibi birçok kuruluş bu hızlı süreci koordine etti.
O günleri bizzat gözlemleme imkânım oldu. Gerilimin arttığı günlerde sınır kamplarına defalarca gittim ve bu alandaki sivillerin yardım ve eğitim çalışmalarına katıldım. Suriye'de olup biten hadisede İran, Rusya, ABD gibi aktörleri görmeyip faturayı Türkiye Cumhuriyeti'ne kesmeye çalışanların art niyetli olduğundan fazlasıyla eminim. O günlerde Suriye'ye müdahalenin geciktiğini, Fırat Kalkanı Harekatı'nın 2015'te yapılmasını isteyenlerdenim. Bu gecikmeyi eleştirme hakkına sahibiz elbette. Ancak o günlerde FETÖ'nün, gerek TSK gerekse güvenlik bürokrasisindeki gizli tesirini unutmayalım.
15 Temmuz 2016 sonrası Türkiye, Suriye'den geçecek koridoru yarmıştır. Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı harekatlarını art arda uluslararası meşruiyet içinde gerçekleştiren Türkiye, İdlib'ten yaşanacak göç için de önleyici tedbirler almıştır.
Suriyelilerin bir kısmı Türkiye üzerinden Avrupa ülkelerine gittiler. Bir kısmı halen fırsat bulduğunda Avrupa'ya yolculuğa çıkmayı bekliyor. Bunun yanı sıra Avrupa'ya geçebilmek için bir süre Türkiye rotasını kullananlar var. Düzensiz göçmenler yakalanıp iade ediliyorlar. Göç İdaresi'nin verilerine göre 2022 yılının ilk 4 ayında 65.000 kişi yakalanmış. Sırasıyla Afganistan, Suriye, Filistin, Pakistan, Fas, Türkmenistan, Özbekistan, Bangladeş, İran, Yemen gibi ülkelerden gelen kişilerin amacı Avrupa'ya geçebilmek.
2011'den beri Suriye'den 6.7 milyon kişinin ayrılmak zorunda olduğunu biliyoruz. Ülkemizdeki geçici koruma altındaki Suriyeliler hakkında konuşanlar arasında 8-10 milyon sayılarını dillendirenler baştan söyleyelim art niyetli. 3.750.000 Suriyeli nüfusun artan ekonomik kriz ve enflasyon karşısında dikkatleri üzerlerine çekmesini de normal görmek zorundayız.
Geri gönderim konusunda birçok çalışmanın yapıldığını biliyoruz. Güvenli alanlara yerleştirilecek özellikle tarım ve hayvancılıkla meşgul olacak nüfusun Suriye'deki varlığı bizim için çok önemli. Türkçe bilen, Türk dostu bu nüfusun varlığı yakın gelecekte YPG/PYD gibi terörist yapıların huzurunu kaçıracaktır.
Ankara ve Şam arasındaki temasın yeniden başlaması, karşılıklı uzlaşının sağlanması için ümidimiz var. Şam hükûmetinin halkın can güvenliği için taahhütte bulunması ve vatandaşlarına ilan ettiği affın kuşatıcı olması son derece önemli.
Türkiye'nin bölgesel ilişkilerinde önemli adımların anlaşmazlıkların çözüldüğü bir döneme yaklaşırken bizde nefret söylemini köpürtenleri, saldırgan bir üslupla hareket edenleri kimler dolduruşa getiriyor?
Bu zorunlu misafirliği planlı, programlı, makul bir biçimde sonlandırmak için çabalayan devlet kurumları varken, bu çalışmalara destek olmak, proje geliştirmek varken, kin ve nefret dolu bir yaklaşımla galeyana gelenler çocuklarına nasıl bir miras bırakmak istiyorlar, tehlikenin farkındalar mı?