Bizim camiada en son tartışmayı istediğim kişilerden biridir Akif Beki. Çünkü Beki’yi bir kardeş olarak hep sevip saymışımdır.
Bu yazıyı da tartışmak için yazmıyorum. Ama Bülent Arınç’ı eleştirenlerden biri olduğum için Beki’nin, Arınç’ı eleştirenlere getirdiği fena eleştiriye fena halde üzüldüğüm için işbu yazıyı yazma gereği duydum.
Çünkü Beki o yazısında kimleri kastettiğini belirtmiyordu. Oysa dürüstlük ve şeffaflık ilkesi gereği kimleri kastediyorsa onların adını da yazmasını beklerdim. Aksi takdirde bir biçimde Arınç’ı eleştirmiş herkes o genel cümlelerdeki suçlamaları üstüne alınırdı.
Çok uzun boylu yazmayacağım. Çünkü vaktim yok.
Şu an havaalanında yurtdışına çıkmak için bekliyorum ve vaktim hayli daraldı. Beki’nin beni fena halde üzen tespitinden biri şuydu mealen: “Tehlikeli günler geçtikten sonra trene atlayanlar...”
Kimi kastettiğini sahiden bilmiyorum. Umarım ve dilerim bunu açıklar. Çünkü o mertlikte biri olarak tanıdım kendisini.
Meraklıları için belirtiyorum o zaman: Hayatım hep tehlikelerle geçti. 80 öncesindeki hayatımı bilen bilir. Sokaktan vuruşa vuruşa gelen bir kuşağın mensubuyum. Gençliğimiz davamız uğruna geçti. İşkence de gördük, hapis de gencecik yaşlarımızda. Evlendiğimizde de çocuklarımızın nasıl büyüdüğünü görmedik. Fişlenmiştik. Takipteydik. 80 sonrasında da hiç kimsenin konuşmaya cesaret edemediği o militarist dönemde girişim gibi devrimci bir dergi çıkardık.
Kendimi anlatmama gerek yok. Beki hepsini bilir. Yeni Zemin dergisi sürecinde de beraberdik zaten. AK Parti’nin tarihini 2001 ile başlatacaksanız doğru o tarihte yoktum. Ama Arınç’ın da nerelerden o tarihi başlattığına bakılırsa en az onun kadar hak sahibiyiz.
AK Parti Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın çerçevelediği anlamda bir dava ise -ki öyledir- o zaman o davanın neferlerinden biri olduk ilk gençlik yıllarımızdan itibaren. O yüzden tehlikeli günler geçtikten sonra diye başlayan cümleler bana uymaz. En az Arınç kadar dava geçmişimiz vardır bizim.
Hiç kimsenin bize saygısız bir dille “yeni yetme” veya “sonradan gelenler” muamelesi çekmesine de izin vermeyiz. İzin vermeyecek abilerimiz ve büyüklerimiz çok şükür hala hayattalar.
Arınç’ı eleştirdik diye bize “Sen kim oluyorsun da dün geldin...!” diye atarlananlar ya hiçbirimizin geçmişini bilmeyen cahillerdir ya da kasıtlı olarak bu tür karalamaları yapıyorlar.
Cahilliğin telafisi var. Cahilliğini gidermek isteyenlere “Yemyeşil Şeriat Bembeyaz Demokrasi” adlı kitabımı salık veririm. Orada geçmişimiz de var. Nerden gelip nereye taşındığımız da var. Bugünümüz de ortada. Beki o zaman zaman saygı sınırlarını aşan yazısında kimleri kastettiğini açıklamış olsaydı belki bu yazıya gerek kalmazdı.
Kastettiği kişilerden biri ben idiysem o zaman farklı bir yazı kaçınılmaz olurdu. Şimdilik bu hakkımı saklı tutarak eskiye dayalı kardeşlik hukukumuza halel getirmeyecek ifadeler kullanmayı yeğliyorum. Çünkü o yazısında Recep Tayyip Erdoğan’ın gözüne herkesten önce girmek için atraksiyon yapanlardan bahsediyor ki yenilir yutulur cinsinden bir eleştiri değil bu benim için.
Liderimi sonuna kadar elbette savunurum. Ama bunu yaparken onun bunun gözüne girme saikiyle bunu yapmayacak bir karaktere sahip olduğumu herkesten önce Beki bilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da Arınç’ı fena halde eleştirdi. “O zat dürüst değil” dedi. Bundan daha ağır eleştiri olur mu bilmem ama ne hikmetse Beki Cumhurbaşkanının bu ağır eleştirisini görmeyip Arınç’ı eleştirenleri eleştirme yoluna gitti.
Arınç’ı savunmayı bu kadar çok istiyorsa onu eleştiren Cumhurbaşkanını da eleştirmesini beklerdim doğrusu. Neyse, anons yapıldı, uçağa gitmem gerekiyor.
Umarım Beki kardeşim bu duruma açıklık kazandırır da bizim de söyleyecek başka sözümüz olur.