Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki kripto (kendisini gizleyen) FETÖ elemanlarının tespiti yeni yeni yapılmaya başlandı.
Şahsî kanaatim, ihmalden ziyade, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in, yabancı istihbarat servislerinden aldığı teknik/bilgi/tecrübe desteği sayesinde kurduğu en sinsi yapılanma ile karşı karşıya olduğumuz için bir zaaf söz konusu.
17/25 Aralık sürecinden beri ısrarla FETÖ ile mücadele edenler, bizler bu terör örgütünü başka terör örgütlerinden ayırt etmek gerektiğini anlatmaya çalışıyoruz. Dünyada kendisini bu derece gizleyen; enine, boyuna ve derinlemesine yaygın sinsi, takiyeci, ikiyüzlü bir örgüt yoktur. Yine dünyada hiçbir “dini” yapı, bağlılarını, FETÖ’de görüldüğü gibi hipnotize edememiş, akıllarına ve vicdanlarına böylesine etkili bir ipotek koyamamıştır.
FETÖ’deki gibi insanlara; inançlarına aykırı, hukuk dışı, gayrı meşru, ahlak dışı işler yaptıran, bunu yüz binlerce insan üzerinde gerçekleştiren başka bir yapı da yoktur.
Bakınız, üç beş yüz kişiden, birkaç bin kişiden bahsetmiyoruz. Yüz binlerce insan, puta tapar gibi Fetullah Gülen’e tapar hale getirilmiş. Çocuk yaşlarından itibaren o subaylar, savcılar, yargıçlar, emniyet mensupları F. Gülen’in “beklenen kurtarıcı” olduğuna iman etmişler. Onun –hâş- Peygamberimizle konuştuğuna, doğrudan Allah ile irtibat kurduğuna inanmışlar.
Darbe girişiminde şehitlerimiz var, gazilerimiz var. 16 yaşındaki Yasin Börü şehit edilirken 155’i arayan vatandaşlarımıza “o bölge bize ait değil” diyerek gitmeyen alçakların FETÖ’den tutuklandıkları gerçeği var. Emniyeti, yargıyı, bürokrasiyi kullanarak kurulmuş kumpaslarla, insanların hayatlarının karartıldığı gerçeği var. Fetullah Gülen denen terörist başının, görüntülü olarak “Haçlılar sizin karınıza kızına ilişmez, camilerine saldırmaz” diye konuşması var. “Ben ve arkadaşlarım Batı’nın emrindeyiz” diye yaptığı onursuz konuşmaları var. Bütün bunlara ve daha nice gerçeklere rağmen Gülenist alçaklar, hala FETÖ elebaşından “Hoca efendi” diye bahsediyor. Hala TSK içinde Pensilvanya’dan talimat almaya devam ediyorlar. Kendilerini gizleyebiliyorlar…
Bu konuda en çarpıcı örnek, 15 Temmuz darbe gecesi yaralandığı için gazi unvanı alan, madalya ile ödüllendirilen Yüzbaşı Burak Akın’ın 1.5 yıl sonra FETÖ üyesi olduğunun belirlenmesidir.
Dün Nedim Şener’in Posta’daki yazısındaki bilgilerden öğreniyoruz ki, Burak Akın ne kendiliğinden gidip itirafçı olmuş ne de olay “ankesörlü hat” operasyonuyla ortaya çıkarılmış. Burak Akın ve daha birçok FETÖ’cü, Türk Silahlı Kuvvetleri adli makamlarının yaptığı titiz bir çalışmayla belirlenmiş. Bunun için tam 260 kriter belirlenmiş.
Bu kriterlerle yapılan tarama sonucunda Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda kurmay subayların yüzde 76’sı ihraç edilmiş. 462 olan kurmay subay sayısı 180’e inmiş. Yine bu tarama yöntemiyle, askeri savcı ve hâkimlerin yüzde 60.2’si, yani 418 hâkim ve savcının 250’si ihraç edilmiş.
Yine bu çalışmalarla Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde 2 bin personel tespit edilmiş. Bunların 600’ü itirafçı olmuş, etkin pişmanlıktan yararlanmış.
FETÖ ihanetinin/tehlikesinin nasıl devam ettiğine şaşırmamak elde mi?
Evet, TSK’da tam 260 kriterle çok titiz bir çalışma yapılıyor. Girilen sınavlar, alınan puanlar, amir konumunda olanların verdiği sicil puanları, kimlerin önünün nasıl açıldığı, kurmaylıkta verilen sorularla, yüksek dil puanlarıyla kimlerin yurt dışına gönderilmiş olabileceği gibi pek çok husus artık mercek altında.
Belki geç kalınıyor, yavaş gidiliyor ama devlet kurumlarında FETÖ’nün kökünün kazınması için kararlılıkla çalışılıyor.
Varsın kimileri siyasî ikbal adına FETÖ ile mücadeleyi sulandırmaya çalışsınlar. “Kontrollü darbe” masalları anlatıp Yenikapı ruhuna ihanet etsinler...
FETÖ, yabancı istihbarat birimlerinin, bilhassa CIA ve FBI kontrolünde Türkiye’ye yapılan topyekûn saldırının bir parçasıdır.
FETÖ ihanetini; ABD’nin Suriye’de PKK’ya 4 bin tır silah vermesini, son olarak PKK’lılardan sınırlarımızda bir ordu kurmaya teşebbüs etmesini birlikte düşünmeliyiz.
Boşuna “şer ittifakı”, “yedi düvelin saldırısı” demiyoruz...