Teyzem fotoğraflı mesaj atmış; “Aha da köçümü kurdum bekliyorum. Artık sabrım tükenmiştir. Reis bizi ne zaman salacak?” diye soruyor.
Karadeniz nasıl ki dalgalıdır, insanı da biraz öyle. En gerideki lafı birinci sırada söyler. Kadını da erkeği de bir.
Tırstım, peşi sıra gelecek mesajdan. Hemen, “65 yaş üstüne 1 ay geri gelmemek koşuluyla memlekete gitme izni çıktı” dedim.
Şimdiye yola koyulmuştur çoğu; Reis’ten izin çıktı ya, yolda durduran paparayı yer, benden söylemesi.
Yeminlen, şu olur en yumuşak ifadeleri; “Çaylar karta kaçayi. Biz gidip toplamasak olari, ne zıkkım içecesunuz.”
Yeri gelmişken şunu da diyeyim; çayımız çok özeldir. Dünyada üzerine kar yağan tek çay, o kadar yani.
Annemlerle her gün görüntülü konuşuyoruz. Onlar da düne kadar İstanbul’da dört duvar arasındaydı; şimdi nispet yapıyorlar, naliyenin altından kahvaltı fotoğrafı paylaşarak.
Derenin şırıltısı yaprakların hışırtısına karışıyor. Biz ise burada efektleriyle idare ediyoruz.
Olsun buna da şükür!
Mimozalarını göremedik İstanbul’un; Akasyaları, Erguvanları da kaçıracağız belli, Hanımeli kokularına azad olmuş olsak bari.
Korona insanı insana hasret bırakmadı yalnızca. Toprağa da hasret kaldık. Köyünde, bahçesinde olanlar özgürdü bir tek.
Bizimkisi şehre sıkışmış orta sınıf çaresizliği….
Bir şey siz onu nasıl algılıyorsanız o olur ya hani; pek çok kişi için hapis gibi geçti şu 2,5 ay. Ama öyleleri de gördüm ki hamd etmeye vesile kıldı bu süreci. Şükrünü ziyadeleştirdi, ibadetini artırdı, helalliklerini aldı…
Kimisi daha da aksileşti kiminin ise huyu suyu değişti. Merhameti, nezaketi, tahammülü attanlar oldu. Bu süreci imtihan olarak görebilen, kendini olanın hayrına kapatmayanlar işte bunlar. Derviş gönüllüler…
Selamın, hoş sohbetin, hatır sormanın sadaka olduğunu bilenler… Dünyayı cehenneme değil cennete çevirenler….
Eski normalimizi özlemek bile bir tefekkür vesilesi oldu aslında. Biran evvel AVM’lere kavuşmak isteyenler için bir şey diyemem tabii ama, her halükarda unutulmayacak bir şey yaşadık.
Dedim ya, yaşadığınız şeyi nasıl algılarsanız o olur; Ramazan’ın kendine has iklimi sayesinde evler biraz şenlendi. Mukabeleler okundu, ailece her iftar aynı sofrada olmanın tadına varıldı. Lüks otel iftarları ve israftan uzak bir ramazan geçirdik. Sonra toplumsal dayanışmanın en yüksek seviyeye çıktığı bir dönem oldu bu. İnsanlar etraflarında kim işsiz kaldı, kimin neye ihtiyacı var, biraz daha duyarlı oldu. Whatsapp arkadaş gurupları, sosyal destek hattına dönüştü. Yaşlıların evine gıda taşıyan Vefa Destek Grupları, polisler, zabıtalar gurur duyulası işler başardı.
Bu mağfiret ve tasaffi ayı, Korona kısıtlamalarını az da olsa tahammül edilir hale getirdi.
Ama bayram teselli edemiyor kimseyi. El öpmeyi geçtik, kolonya bile tutamayacağız bu bayram.
Hasret kaldık misafire…
Normalleşme evresine geçtik artık, iyi sabrettik. Lakin teravihsiz girdiğimiz ramazanı, bayram namazı olmaksızın bitireceğiz.
Bayram süresince sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Umarız bu son yasak olur. İnşallah hiçbir bayram bir daha mahzun kalmaz böyle.
Mübarek ayda okunan Kur’anı Kerimlerin, edilen duaların hürmetine Allah bu illeten kurtarsın insanlığı.
Hayattan nasihat alanlardan olalım.
Bayramınız mübarek olsun.