Şimdi de bir yasa değişikliğiyle MİT’i daha korunaklı hale getirmeyi amaçlıyor hükümet... Acaba doğru mu yapıyor?
Siyasete dışarıdan müdahaleler demokratik kurallara aykırıdır. Hükümet ülkeyi yönetilemez hale döndürmeyle sonuçlanabilecek bir girişimle karşı karşıya; bir yandan bunu durdurmak için canla başla bir mücadele yürütürken, bir yandan da bugünlerde yaşananların tekerrür etmemesi için tedbirler alma yoluna gidiyor...
MİT yasasındaki değişiklik bu dizinin son halkası... Daha önce ‘internet yasası’ değiştirildi, ‘HYSK yasası’ ile oynandı... ‘MİT yasası’ değişikliğiyle de tedbirler muhtemelen bitmeyecek; başka yasal düzenlemeler de bekleyebiliriz...
Hükümetin aldığı tedbirler demokrasiyi koruma adına bir anlam taşıyor elbette. Siyasete müdahalede önce nerede üretildiği belirsiz kasetler internette yayınlanmış, ardından yargı harekete geçirilmişti; MİT’in Suriye’ye giden kamyonlarının polisler ve jandarmalar eliyle durdurulmak istendiğini de biliyoruz.
Gündeme gelen yasal düzenlemeler şimdiye kadar yaşananlara âcil birer tepki...
Her acele iş gibi, bunun da yanlışlıklara ve ilk elde öngörülemeyen yan etkilere yol açma ihtimali var...
Konuyla doğrudan ilgisi yok, ama aceleyle yapılanların nasıl yan etki doğurabildiğine bir örnek teşkil edebilir diye Avrupa’da başlayan yeni bir tepkisel tavra göz atabiliriz: İskandinav ülkelerinden başlayarak güneye doğru yayılan bir yasakçı tavırla İslâmî uygulamalar zorlaştırılmak isteniyor. Önce ‘sünnet’ yasaklandı o ülkelerde, şimdi de ‘dini kesime’ yasak getiriliyor...
‘İslamofobi’ etkisiyle...
Müslümanların hareket kabiliyetini kısıtlamak amacıyla konulan bu yasaklar hiç beklenmedik bir yerden tepki çekti: İsrail’den ve Avrupalı Musevilerden... Musevi dininde de ‘sünnet’ var çünkü ve dindar Yahudilerin yedikleri etin ‘koşer’ olabilmesi için ‘dini kesim’ gerekiyor...
Başlangıcı ‘Müslüman-karşıtlığı’ olan tedbirler ‘anti-Semitik’ muamelesi görüyor Avrupa’da...
Tedbirlerin düz ve yan etkileri iyi hesap edilmezse böyle olur...
İnternete getirilen kısıtlamalar uygulanabilecek türden değil, alınan bütün yasal tedbirleri teknolojiyle aşmak mümkün; buna karşılık, algı yüzünden Türkiye ‘internete sansür uygulayan ülkeler’ arasına kolaylıkla itilebilir...
Yasayla MİT’e ülke içinde ve dışında daha rahat hareket imkânı sağlayabilir, yöneticilerini koruma altına alabilirsiniz; ancak bu kadar kalın zırhlara sahip hale gelen bir istihbarat örgütünün yanlış işlere bulaşmayacağını nasıl garanti edebilirsiniz?
Üstelik, hesaba çekme noktasında boşluklar da bırakmışsanız...
Konuya âşina olanlar, HSYK yasasında da ileride sorunlara yol açabilecek yönler olduğu kanaatini ifade ediyorlar... Hükümetin çabalarını destekleyen kalemler de var itiraz edenler arasında...
O halde ne yapmalı?
Genel kabul gören bir ilke bu noktada işe yarayabilir; ‘kendinize yapılmasını hoş görmeyeceğiniz şeyleri başkasına da yapmama’ ilkesi...
Bu ilkeyi, iktidar partisi için, ‘kendinize uygulandığında rahatsızlık duyacağınız hiçbir düzenlemeyi asla yapmayın’ biçimine çevirmek mümkün... Başka bir parti iktidara geldiğinde, şimdi çıkartılan yasalarla, Ak Parti tabanını teşkil eden insanlar pekâlâ rahatsız edilebilir...
Herhalde böyle bir duruma yol açmak istemez Ak Parti.
Tedbir alınsın alınmasına, ama ilkesi olsun...