Nicedir adı geçmediği için Çamlıca’ya dev cami projesinin hangi safhada olduğundan haberdar değildim; Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar bir gazeteyi ziyaretinde ön çalışmaların hayli ilerlediğini açıklamış, bu sayede öğrendim: Cami Osmanlı ve Selçuklu dönemlerinden izler taşıyacakmış...
İki genç mimarın projesi üzerinde bir üniversiteden hocalarla üç saat çalışmış, kubbeleri yumuşatmış, kapıları büyütmüşler, revakları kaldırmışlar... Bakan projenin başında bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bulunduğunu bir kez daha hatırlatmış...
Durum bu.
Tahmin edebileceğiniz üzere, cami yapımına karşı çıkacak biri değilim; yaşadığım kent İstanbul’un benim için en cazip yönlerinden biri tarihin mirası olan dini eserleridir. İhtiyaç duyulan yerde en güzelinden camiler yapılması beni ancak mutlu eder...
Ancak ‘Çamlıca Camii’ projesi her yeni haberle beni biraz daha endişeye sürüklüyor...
Biraz da Başbakan Erdoğan adına endişe ediyorum ve endişeyi aslında onun benden fazla duyması gerektiğine inanıyorum.
Çamlıca’da inşa edilecek cami, ne ad konulursa konulsun, Tayyip Erdoğan’ın eseri olarak kayıtlara geçecek. O istediği için yapıldığı gibi, projesini bizzat seçtiği, proje üzerinde şahsen çalıştığı bir cami sayılacak... Geçmişten günümüze kalmış ve bânilerinin adlarıyla anılan camiler gibi, Çamlıca’ya inşa edilecek cami de Tayyip Bey’in adıyla bilinecek...
Her konuda 21. yüzyılın geldiği düzeyi yakalayıp aşma iddiasında işler yapıyor Tayyip Erdoğan; ülkemizi çağdaş dünyanın değerleriyle tanıştırıp ötesine geçirmeyi amaçlıyor. Mimari söz konusu olduğunda, kendi adıyla özdeşleşeceği şimdiden belli bir caminin yapımında gözlerini geçmişe dikmesi anlaşılır gibi değil... Beni endişeye sevk eden bu...
2010’lu yıllarda inşa edilecek caminin, yüzlerce yıl öncesinin ihtiyaçlarına cevap verecek, o dönemlerin zevki ve tercihlerini yansıtan bir mimari anlayışa uygun olarak projelendirilmesinin bir anlamı var mı?
Osmanlı mimarisi kendinden önceki Selçuk mimarisinden farklıydı; o farkı Anadolu’yu gezerken karşımıza çıkan eserlere baktığımızda zorlanmadan anlıyoruz. Selçuk-Osmanlı mimari anlayışını yansıtması beklentisiyle inşa edilecek bir cami günümüzü nasıl temsil edecek?
Türkiye’de dini mimarinin uzun yıllar ihmal edildiği bir gerçek; son 30-40 yıldır çeşitli illerde yükselen camilerin neredeyse hepsi birbirinin kopyası; ilk kopya da birkaç yüzyıl öncesinin zevkini yansıtıyor. Bu gidişle, Allah muhafaza, Çamlıca’ya yapılacak cami de, kötü kopyalardan biri olacak...
Başbakan Erdoğan, adıyla özdeşleşmesi kaçınılmaz bir caminin, kendisinin başka alanlarda hedeflediği günümüzü aşma anlayışından kopuk olmasına nasıl rıza gösteriyor? Ona yakışan, işlevselliği ön planda tutan, günümüz Türkiyesi’nin geldiği seviyeye örnek teşkil edecek, çağımız insanının göz zevkine cevap veren bir cami olmalı değil mi?
Sultanahmet Camii, Süleymaniye Camii, hatta çeşitli hanım sultanların adlarını taşıyan özgün camiler yanında taklit bir cami, herkesten önce bânisi olan Tayyip Erdoğan’ı mutsuz edebilir.
Aceleye gerek var mı sahiden?