Tayyip Erdoğan, bu ülkenin hiçbir liderinin sahip olmadığı bir şansa sahip bulunuyor.
Milletin daha önce darbecilerin zulmüne uğramış ülke liderlerine sahip çıkamamanın acısını, Tayyip Erdoğan’a sahip çıkarak, çıkartmak istediği anlaşılıyor.
Millet Tayyip Erdoğan’a baktığında sadece onu görmüyor.
Adnan Menderes’i, Süleyman Demirel’i, Turgut Özal’ı, Necmettin Erbakan’ı da görüyor.
Kendi oylarıyla başbakan yaptığı, ancak darbelerle devrilmiş Adnan Menderes’i, Süleyman Demirel’i, Necmettin Erbakan’ı ve de derin devletçe öldürüldüğüne inandığı Turgut Özal’ı görüyor.
Nitekim millet ne diyor?
“Adnan Menderes’i astılar; sessiz kaldık. Süleyman Demirel’i iki kere darbeyle başbakanlıktan uzaklaştırdılar; sessiz kaldık. Turgut Özal’ı zehirleyip öldürdüler; sessiz kaldık. Necmettin Erbakan’ı devirdiler; sessiz kaldık. Ama artık kendi oylarımızla ülkenin lideri yaptıklarımızın darbeyle devrilmesine sessiz kalmayacağız. Daha önceki liderlerimizi yedirdik; ama ülkemizin şimdiki lideri Tayyip Erdoğan’ı yemelerine müsaade etmeyeceğiz” diyor.
Nitekim de Tayyip Erdoğan’ı yedirmiyor.
Onun arkasında duruyor.
Ona yapılmış olanı kendine yapılmış sayıyor.
Anında tepki koyup sokaklara, meydanlara dökülüyor.
Ülkesinin liderini yedirmeyeceğini her fırsatta gösteriyor.
Tayyip Erdoğan’a en hafif şekilde dokunulmasına bile tahammül edemiyor.
Bir bakıma Adnan Menderes’e yapılan o zulme ses çıkartmamanın günahını çıkartıyor.
27 Mayıs darbecileri Adnan Menderes’e ne zulümler yapmışlardı?
Milletin seçtiği başbakanı devirmekle kalmamışlar; ona her türlü hakarette, aşağılamada bulunmuşlardı.
Onun suratını tükürüğe boğmuşlardı.
Vücudunda sigara söndürecek kadar acımasızlaşmışlardı.
Çok affedersiniz, makatına parmak sokacak kadar alçaklaşmışlardı.
Sonuçta da onu darağacına çıkartıp asmışlardı.
Yaşım yetmedi; Adnan Menderes’i tanıyamadım.
Ama başta eşi Berin Menderes olmak üzere ailesini çok yakından tanırdım.
Menderes’lerin evinin bir ferdi gibiydim.
Berin Menderes’in anılarını anlattığı ilk ve tek gazeteciyim.
1986 yılında evinde bir ay boyunca bana anılarını anlatırken, zaman zaman da başka konulardaki görüşlerini öğrenmek isterdim.
Bir gün 12 Mart 1971’de yapılan darbe sonucu asılan sosyalist gençlik liderlerinden Deniz Gezmiş’in katledilmesi hakkındaki görüşlerini öğrenmek istedim.
Berin Menderes bana özetle şunları söylemişti:
“Deniz Gezmiş idam edildiğinde ağlamıştım. Onun ailesinin acısını yüreğimde hissetmiştim. Çünkü ben bu acının ne demek olduğunu iyi bilirim. Onun içindir ki sadece eşimi asan 27 Mayıs darbesine değil, Deniz Gezmiş’i asan 12 Mart darbesine de karşıyım. Çocuk yaştaki gençleri asan 12 Eylül darbesine de karşıyım. Ben ayrım yapmaksızın bütün darbelere karşıyım. Bütün darbelere karşı olduğum için, 27 Mayıs gününü resmi bayram olmaktan çıkartmalarına rağmen, 12 Eylül darbecilerinin hazırlattığı darbe anayasasına da hayır oyu verdim.”
O gün Berin Menderes’in bu söylediklerini, bugün millet gerçekleştirmek istiyor.
Millet tüm darbelere ve darbecilerin milletin evlatlarını yemesine hayır diyor.
Soldan sağa oturanlar Adnan Menderes’in gelini, eşi, torunu, oğlu ve Lütfü Oflaz…